Sevgili günlük merhaba arkadaş! Bugün günlerden Çarşamba! Bugünü sel aldı! Bir yar sevdim el aldı! Yarın perşembedir efendim; demokratik yol haritası, çözüm süreci, kendilerine özgürlük savaşçıları diyen cinayet bezirganlarının masallarını her gün olduğu gibi yarın da dinlersiniz, diğer gün de! Günün her 24 saati ‘’ Biz savaş değil barış istiyoruz, inadına barış!’’ diyen ve önüne gelen çocuğu, kadını, hamileyi, ihtiyarı, genci, sivili, Müslümanı, Hıristiyanı, Aleviyi, Sünniyi, Süryani, Zaza, Kürt, Türk olduğuna bakmaksızın sırıtarak ve naralar atarak öldüren ve sonra “Yaşasın Özgürlük, Yaşasın Demokrasi, Yaşasın Kardeşlik, Yaşasın Barış ,Biji Yüce apo” diye bağıran insanları dünyanın bütün psikologları, sosyologları ,danışmanları, avukatları, siyasetçileri, akademisyenleri bir araya gelip 365 gün sürekli seminer, kongre yapsalar yine de anlayamazlar. Çünkü bozulmuş insan dokusunu, kokuşmuş insan ruhunu, şeytana taşeronluk yapan kalpleri şeytan bile anlayamaz! Öbür gün Cuma ; IŞID veya DEAŞ, Müslümanlar için ilahi kabul edilen Cuma günü biraz daha fazla insan kafasını pala ile keserler ve biraz daha masum kadına ‘’ savaş ganimetidir’’ diyerek tecavüz ederler ( Bütün kadınlardan özür dilerim ). Sonra cumartesi gelir, hafta sonu tatilinde paparazzi ekipleri hangi şarkıcı en son hangi artist ile sevgili olmuş hepimizin burnumuza dayamaya çalışırlar ama öyle yağma yok! Televizyonun kumandası sizin elinizde ey mübarek seyirciler! Pazar! Rahmetli babam ‘’ Bugün Pazar, gavurlar azar!’’ derdi. Bunu espri olarak veya şiir sandığı için yada binde bir geyik muhabbeti yapmak istediği zaman söylerdi. Çünkü bilirdi ki, azan adamın, şımaran kadının, bela insanın; gecesi, gündüzü, pazarı, çarşambası, yazı, kışı olmaz. Dini, imanı, milliyeti olmaz! Pazartesi günlerini bilmem ama akşamları ve geceleri özellikle yengeç burçları için hayırlıdır ey millet! Salı günü ise bazı yerlerde halk pazarları kurulur! Soğan ve patatesin kilosu bazen bu pazarlarda 5 liraya kadar çıkar! Salı gününden sonra tekrar Çarşamba gelir! Böyle 7 günün tamamına bir hafta denir ve bu bir haftanın 4 tanesi ve 2-3 gün de fazlasına yani 30 ya da 31 güne 1 ay diyorlar. Ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım aralık. Bu aylar 12 adettir ve tamamı 365 gün eder, bazen de 366.
365 veya 366 güne bir sene veya bir yıl derler. Bu yıllardan 70-80 veya en fazla 90-100 tane tüketen, harcayan Yahya Kemal Beyatlı’nın sessiz gemisine, rotasız gemisine, dümensiz gemisine, yelkensiz ve makinesiz gemisine, zorunlu yolcu olarak biner ve meçhul bir limana doğru yol alır.
Bu gemiye binmeden önce de, bu pis, bu yalan alemde kaldığı sürece de, yalan söyler, dedikodu yapar, iftira atar, para için an yakınlarını ,hatta ailesini ve dostlarını satar, barış istiyorum diyerek sürekli cinayet işler, kibir kumkuması olur; gurur, caka, fiyaka ve ihtişam satar. Güç ve otoriteye yalakalık yapar. Allah’tan gayrı hiçbir otoriteye eyvallah denmeyeceğini, İlahi yaratandan gayrı hiçbir faniye efendimiz denmeyeceğini ya bilmiyordur veya 3 günlük dünyada 5 kuruş menfaati cebine sıkıştırmak için bilmiyormuş gibi yapıyordur.
Amerika, Rusya, Araplar, İsrail, Çinlilerin seçtikleri politikacılar, siyasetçiler; bir araya gelmişler ve dünyayı kana bulamak, haritaları değiştirmek, sınırları yeniden çizmek ve on bir yıldır devlet olamamış halklara devlet hediye etmek için ( sanki ceplerinden naneli sakız hediye ediyorlar) haşır neşir oluyorlar.
Psikolojik savaş, insan mühendisliği, algı operasyonu, sosyal politika falan filan da, tarih bilmiyorsunuz, tarih! Eğer biraz Türk tarihi okusaydınız ne kadar pis bir belaya bulaştığınızı anlardınız! Etnik, din, mezhep, milliyet, cinsiyet, meslek , eğitim, yaş farklılıklarına rağmen bu topraklarda yaşayan ve hainlik nedir bilmemiş, hainlere ve şeytanın işbirlikçilerine, taşeronlarına sürekli söven, alnı ak, vicdanı pak insanların; vatan , devlet, millet söz konusu olduğunda nasıl da omuz omuza vererek insanın bilinen sınırlarını zorladıklarını, medeniyete ve teknolojiye meydan okuduklarını, Azrail ile alay ettiklerini öğrenirdiniz.
İşte o zaman siz anlarsınız ‘’ Özgürlük, barış, dostluk, sevgi istiyorum lan!’’ diyerek dünyaya nasıl meydan okunduğunu.
Ama bu millet dünyaya ne kadar meydan okursa okusun; yemek yediği sofraya etmez! Kendisinin güvenliğini sağlamak isteyen polisi ‘’ markette hırsızlık var’’ diyerek çağırarak ona pusu kurarak sırtından vurmaz.21 yaşındaki genç polisin evine hırsız gibi girerek onu ensesinden vurmaz! Hastanelere, kreşlere, ambulanslara, okullara, sağlık ocaklarına bomba atmaz! Geri zekalı herifler! Bir çocuğun, bir bebeğin, bir annenin hayatı bütün imparatorluklara, krallıklara değiştirilemez! Kan ile abdest alınmaz! Tabut üstünde namaz kılınmaz! Mezarlıkta nikah kıyılmaz! Lağım kuyusunda balayı yaşanmaz!
Sevgili günlük! Belki de uzaydaki sayısını bilemediğimiz milyar kere milyarlarca gezegenden bazılarından bazı varlıklar geldiler ve insan kılığına girdiler ve işte bu akıl almaz şeyleri yapıyorlar. Çünkü bizim bildiğimiz normal, vicdanlı, temiz kalpli insanlar bunları yapmazlar. Bazı akademisyenler insanların binlerce sene önce bu uzaydan gelen çok üstün varlıkların buradaki maymunlarla laboratuvarlarda kendi tohumlarını işleyerek insan ırkını oluşturduğu tezini işlediler. Eğer öyleyse maymun tarafımız, hayvan tarafımız ağır basmaya başladı! Hiç bir hayvan insan kadar hayvan olamaz, insan kadar saldırgan, kalleş olamaz çünkü!
Eğer Adem peygamber, Havva anadan türeyip bu günlere geldiysek, onların ilk oğulları Habil ile Kabil meselesinde, kardeş katili olan Habil’in nesli kana doymadı, cinayetlere doymadı ve kurnaz şeytanın oyuncağı olmaktan bıkmadı demektir.
Sevgili günlük, ne diyorduk! Ha! Muhabbetin hiç çekilmiyor! İki kelamda sen et hıyar!
Bu arada Afrika’dan, Çin’den, Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan bana mail atıp ‘’ Ülkenizde yatırım yapmak istiyoruz, sen de bizim ortağımız ol diyerek benden kimlik, banka bilgilerimi isteyen temiz kalpli cömert insanlara da eyvallah! Siz uzayın hangi gezegeninden aramıza karıştınız? Çok uzaklardan bakıldığında millet olarak gerçekten bu kadar salak mı görünüyoruz?