Yıl 2126. Bundan tam 100 yıl sonra. Amerika’daki, Avrupa’daki, Asya’daki bazı çok bilmiş süper ülkeler meclislerinden yine kanunlar geçiriyorlar.
-Türkiye Cumhuriyeti LKK, ZZK, CKK,TUKAKA gerilla örgütlerine soy kırım yapmışlardır. Bu örgütler sadece dostluk, kardeşlik, barış, sevgi isteyen gönüllü gençlerden ve çocuklardan ve kadınlardan, kızlardan kurulmuş, düşünce ve fikir dernekleridir. Türkiye Cumhuriyeti ordusu ile, polisi ile doğu illerinin refahı için çalışan, iyi niyetlerle bazı barışsever kardeşlik faaliyetleri yürüten bu örgütleri ve Suriye’de İslami cihat denilen terör örgütlerine karşı amansız mücadele veren ,ve kollarına Amerikan Ordusunun amblemini takan ,bu örgütün Suriye’deki üyelerini de amansızca katletmiştir, soy kırım yapmıştır. Bu konuda aksini iddia eden vatandaşlarımız anayasa suçu işlemiş kabul edilecektir ve 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaklardır. Bu konuda soy kırım anıtları dikilecektir. Okullarda ders kitaplarında ve müfredatlarında bu konular işlenecektir. Sivil toplum örgütlerinde bu konularda her türlü kampanya, aktivasyon, propaganda, gösteri yürüyüşleri düzenlenecektir.
2126 yılına zaman tünelinden veya ışınlanarak gidip gelmedim ama biraz okuması, yazması olan ve biraz gözü, kulağı olan bunun böyle olacağını benim gibi tahmin edebilir. Terör örgütlerinin isimlerini yazmadım, çünkü bunlar herhangi bir ismi hak etmiyorlar, bunlar sadece hakareti, laneti ve ölümü hak ediyorlar.
Bir çok ülke kafaya koymuş. Düşünceleri, duyguları, ön yargıları aynen şöyledir ‘’Türkler düşmanımdır. Türklere isyan eden, etmiş olan, düşmanlık yapan, yapmış olan ve yapacak olan her kimler varsa yanıma gelsin, benim dostumdur. Bu dostlarımızla Türkiye’yi, Türk denilen insanları nasıl bitireceğimizi birlikte düşünelim, planlayalım ve gereğini yapalım.’’
İşte bu yüzden tüm uluslar, ayrı etnik veya ayrı millet olduğunu iddia eden tüm halklar tarihlerini, geçmişlerini çok iyi öğrenmelidirler. Çünkü ‘’ Osmanlı bankasıyız, yok aslında birbirimizden farkımız’’ deriz bazen. Her ülke, milletinin, halkının güvenliği söz konusu olduğunda , veya düzenine karşı gelindiğinde; merhameti, şefkati bir kenara bırakmış ve ne gerekiyorsa onu yapmıştır. İster inanın, ister inanmayın ama Türk milleti bu işi bile vicdanını, merhametini, şefkatini terk etmeden sürdürdü ve böyle sürdürecek. Artık millet, devlet, ulus, etnik yapı, dini inanç, mezhep farkı basamaklarını aşalım ve insana insan olarak bakalım. Yoksa hepimizin insan olduğumuzu anlamamızın zamanı hala gelmedi mi?
Halka, devlete, millete, o toplumun bireylerine zarar veren bedelini görür, cezasını alır veya devletin, milletin savunma refleksleri harekete geçer. Bunu daha nasıl anlatmak gerekir. Eline silah alıp, bomba alıp ‘’ ya benim istediğim gibi düzen kurarsınız veya ben istediğim zaman insanları öldürürüm, insanlara tecavüz ederim’’ diyenlere tarihte kimse boyun eğmemiş. Boyun eğer gibi duruma girmek zorunda kalanlar, ilk fırsatta hamlesini yapmış ve saldırganların nefesini ,soluğunu kesmiştir.
İnsanlara zarar verenlerin Türk, Kürt, Ermeni, İngiliz, Alman, Rus, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman olması kimseyi hiç bağlamaz .Karşılığını görecektir. Kim, nasıl isterse öyle yaşasın ama diğer insanlar da kimsenin istediği gibi yaşamak zorunda değildir. Yönetimler, cumhuriyetler, demokrasiler, polis, asker, kanunlar bunun için var.
Türkiye Cumhuriyeti eğer gerekli görürse tekrar idam cezasını geri getirebilir. ABD ülkesinde bir çok eyaletinde var ya? Kimseye batıyor mu? Türkiye Cumhuriyeti gerekli görürse tüm Güneydoğudaki sivilleri başka yere yerleştirebilir ve tüm güney doğuyu asker ve polis üssü haline getirebilir. Buna kim itiraz edebilir? Yeter ki bunu haklı sebeplerle yapsın. Teröre karşı, psikopata karşı, cinayet şebekelerine karşı, katillere karşı, bölücülere karşı uygulanacak her türlü savunma kararı Türk milletinin ve Türk devletinin haklı bir sebebidir. Bugün Ermeniler için soy kırım kanunları çıkartanlar; yüz yıl sonra bugünkü terör örgütleri ve işbirlikçileri etkisiz hale getirildi diye, kendi çaplarında, yine komik soy kırım kararları çıkartırlar. Çıkartmazlarsa hatırım kalır.
Bugün mülteci olarak bağrınıza bastıklarımız, yarın başımıza bela olabilirler.
93 bozgunu dediğimiz Rus mağlubiyetlerinden sonra; Balkanlardan, Rumeli’den, Makedonya’dan, Kafkasya’dan, Anadolu’ya, Türkiye’ye çok mülteci geldi. Ama Anadolu gelenlerin ikinci değil, birinci vatanı gibiydi. Bu yüzden yeni gelenler burada eskilerle hemen kaynaştı ve el ele, omuz omuza, gönül gönüle verdiler ve yeni sokaklar, mahalleler, köyler oluşturdular. Dilin, dinin, mezhebin muhabbetleri , sorgulamaları olmadı. Türk bayrağı, Türklük ve Mustafa Kemal Atatürk çatısı altında toplandı yeniler ve eskiler. Ama şimdi durum çok farklı. Mülteci kampında bayrak indirdiklerini seyrettik, polisin belinden silahı kapıp tehdit ettiklerini okuduk. Zaten kamp göstermelik bir kamp veya geçici konaklama güzergahı haline geldi ve oradan ayrılıp ülkenin dört bir tarafına göçebe kuş sürüleri halinde dağıldılar. Keşke gerçekten kuş sürüleri olsaydılar, vakti gelince daha başka ülkelere uçarlardı.
Bu arada bir önceki yazımda anlatmaya çalıştım. Sümerler, Etiler(Hititler) tarihte hangi unsurlardan nasıl zarar görmüşler ,kurdukları, geliştirdikleri ve egemen oldukları ülkede nasıl azınlık ve köle durumuna düşürülmüşler lütfen araştırılsın, analiz edilsin. Özellikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her profesyonel askeri ve Türk Emniyet Teşkilatının her polisi bu tarihi toplum trajedilerini, dramlarını bilmelidir ve polis okullarında, askeri okullarda, Harp okullarında ders olarak okutulmalıdır.
Tarihte çok örnekleri var. Bakınız tüm ülkelerin tarihlerine. Bakınız Sümer tarihi, Hitit tarihi, Selçuklu Tarihi, Göktürk tarihi, Hun tarihi, Osmanlı tarihi gerçeklerine.
Ama en önemlisi kendisini siyasetçi sanan veya insan mühendisi olduğunu sanan veya kendilerine siyasetçi, devlet idarecisi diyen şımarık şaklabanların artık biraz uslanmaları ve artık biraz kendilerine gelmeleridir.
Dünya kurulalı, dünyada biz insanlar var olalı, binlerce asır oldu. Binlerce asırdır birbirimizi öldürüyoruz, binlerce asırdır birbirimize düşmanlık yapıyoruz, binlerce yıldır kin, intikam, nefret, kumpas peşindeyiz. Elimize ne geçti? Kan, göz yaşı, ölüm, korku, mutsuzluk, pişmanlık, kötülük geçti. Diyorum ki, bundan sonra birbirimize; milliyetimize, dinimize, tarihimize, menfaatlerimize bakmaksızın; biraz dostluk, biraz sevgi, biraz samimiyet sunsak, nasıl olur acaba?
Bence bizi yaratan sahibimiz, Allah, birbirimize sevgi, saygı duymamızı kendi kendimize öğreneceğimiz vakte kadar, hepimizin samimi dostlar olmamız gerektiği kafalarımıza dank edene kadar hepimizi eğitecektir. Öncelikle; eline silah alıp, kabadayılık yapanları, önüne gelenleri kalleşçe vuranları, günahsız kadınlara, kızlara, çocuklara tecavüz edenleri bu dünyadan ve varoluş sisteminden temizlemek için, her türlü yardım ve desteği verecektir.
Özet olarak Türklerin ve başka milletlerin bu alemlerde ve başka alemlerde, sonsuza kadar sevgi, dostluk istediğine inanıyorum. Siyasetçiler temsil ettikleri toplumları anlayamamışlar ve hiçbir zaman anlayamayacaklardır. Siyaset, demokrasi sistemlerini sorgulamak, analiz etmek, incelemek lazımdır ve bunun zamanı gelmiştir. İmparatorluk, padişahlık, krallık gibi daha ilkel yönetim şekillerine geriye dönüş yapılması söz konusu olamayacağına göre, ya bu demokrasinin daha iyileştirilebilir yolunda çalışmalar yürütmelidir veya daha adil, daha güvenli, her türlü despotluğa daha kapalı yönetim sistemleri araştırılmalıdır.
Türk milleti elbette bütün dünya halkları ile dost olmak istiyor. Ama demiyor ki; bahaneler uydurun ve insanlara saldırın, bombalayın ve onların hepsi mülteci olarak Türkiye’ye sığınsınlar.
Afgan, Peşmerge, Suriyeli, Libyalı siz nereye saldırsanız kontlar, dükler, lordlar, mösyöler, mistırlar; oranın hayatı alt üst oluyor ve oradaki insanlar Türkiye’ye kaçıyorlar ve Avrupa’ya botlarla gitmek isteyenler de denizde boğuluyor. Bunun anlamı Türkiye son durak, Türkiye’den öte ölüm.
Hep düşünürüm! Ermenilerle Türkler arasındaki meseleyi araştırıp incelemeden kendi devletlerinin meclislerinde Türkiye aleyhine yasalar çıkartan siyasetçileri zeka testlerinden, psikolojik testlerden geçirmek gereklidir. Bakın bu dediğimi yapın, emin olun hepsinin ellerinden araç sürme ehliyetlerini, sürücü belgelerini bile alırsınız! Pasaportlarına el koyarsınız! Çünkü nerede, ne zaman ,ne yapacakları asla belli olmaz!