Suriye’deki PYD baş harfleri ile anlatılan örgütün PKK’nın Suriye kolu olduğunu hem Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkilileri yüzlerce defa resmi olarak açıkladı, hem de açıklamaya gerek yok, biraz okuması yazması olan herkes bunu zaten biliyor.
ABD, Rusya eğer PYD baş harfleri ile anlatılan örgütün terör örgütü olmadığını, onların müttefik kara güçleri olduklarını söylerse terör bitmez.
ABD, Rusya, İsrail, Avrupa ülkeleri Suriye’de ve daha sonra Türkiye’de, İran’da ,Irak’ta Barzani hikayesinde olduğu gibi bir oluşuma ısrarla gitmek istiyorlarsa, terör bitmez.
ABD,Rusya,Çin,Almanya,Fransa,İngiltere,İsrail,İtalya,İspanya,Hollanda gibi ülkeler paşa gönüllerine göre hangi örgütün terör örgütü, hangi örgütün kahraman özgürlük direniş savaşçıları, gerilla kahramanları olduklarına karar vereceklerse terör bitmez.
Kendini süper sanan, ama aslında bir zavallı olan kapitalizmin bu vahşi ama parmakları kırık kovboyları, bu çürük dişli ayıları bu kafayla giderlerse eğer, Bugün IŞID veya başka yazılımı ile DEAŞ, yarın PKK veya PYD, bir başka gün DHKP-C , Hizbullah, El Kaide gibi terör örgütleri İstanbul’da, Berlin’de, Paris’te, Venedik’te, Münih’te, New York’ta ,Şam’da, Bağdat’ta canlı yada uzaktan kumandalı bombalarını patlatmaya devam edeceklerdir.
Yıllardır benim gibi bir çok eli kalem tutan kişi, yüzlerce defa yazdık. Uluslararası ilişkilerde dostluk, ahbap çavuşluk, müttefiklik, stratejik ortaklık yoktur dedik ve devletler arası ilişkilerde sadece menfaat ilişkileri söz konusudur dedik. Dostluk sadece kişisel çapta olabilir dedik. uluslararası ilişkilerde asla olmaz dedik. Bu demek değildir ki ‘’ Dostum değilsen eğer, git başımdan geber!’’
Elbette uluslararası ilişkiler devletin yetkili makamlarınca yürütülecektir. Ama eğer devletin başına musallat olan terör örgütünü karşınızdaki yabancı ve yetkili siyasetçi’’ Onlar bizim için terör örgütü değildir! Bizim adamımızdır!’’ diyorlarsa, işte o zaman ‘’ Al adamını da cehennem ol git!’’ diyebilmelidir. Devlet kırmızı çizgisinden asla bahsetmez ama o kırmızı çizgiye basan her ayağı kırar. İşte devlet kırmızı çizgimizdir demeden, kırmızı çizgiye basan her ayağı kırıyorsa, o devletin kırmızı çizgilerini zaten bütün alem bilir. Yani kırmızı çizgiler sözle anlatılmaz, icraatla, eylemle çizilir.
Daha önce yine yazdık. Allemi cihan olsa, ağzı ile kuş tutsa, havada yüzlerce pare takla atsa hiçbir terör örgütü arkasında süper bir devletin desteği olmadan asla ayakta kalamaz. Bir hafta bile dayanamaz.
Şimdi bütün parçaları siz birleştirin sevgili arkadaşlar! İstanbul’un göbeğinde bombaları patlamasından kim memnun olur? Bu iş kısa, orta, uzun vadede kimlerin işine yarar? Kürdistan diye olmayan bir kurgu devleti kim kurcalıyor? Amaçları ne? Kimler bu işten nasıl menfaatler sağlayacaklar?
Bence düşünce, zihin rotalarımızı 10 Ağustos 1920 de Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf devletleri arasında Paris’in batısındaki Sevr banliyösünde imzalanan Sevr anlaşmasına çevirelim. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu anlaşmaya kirli sigara paketi/kağıdı muamelesi yapıp İstiklal Savaşı başlattığı ve aynı İtilaf Devletlerini 24 Temmuz 1923de Lozan anlaşmasını imzalamaya mecbur bıraktığı o aslan günlerimize çevirelim rotamızı.
İtilaf devletleri Sevr’de bol kepçeden sıraladıkları ve bizim idamlık müebbet hükümlerimiz olan maddelerinden bir gün bile vazgeçmediler ama Atatürk sağ olduğu müddetçe, 10 kasım 1938 gününe kadar söz konusu da edemediler.
İşte dönen bu dolaplar 11 kasım 1938 gününden beri dönmektedir ve Sevr anlaşmasının hükümlerini İtilaf devletleri burnumuza dayamaktadırlar ve gözümüze de sokar gibi bize bir kalem uzatıp imzalamamızı sabırsızlıkla beklemektedirler.
Çünkü batının tek dişi kalmış bu canavarlarında Tür ve Müslüman fobisi vardır.’’ Müslümansa potansiyel teröristtir. Türk ise potansiyel barbar ve vahşidir. Hem Türk, hem Müslüman Türk insanının ensesinde boza pişireceksin ki, başını kaldıramasın’’ diyor onlar.
IŞID belasını bence batı neden yarattı biliyor musunuz? Müslümanların din adına ne kadar, nasıl terörist, cani, vahşi, katil olabildiklerini canlı yayın olarak bütün dünyaya her gün duyursunlar diye!
Türkiye için ise ‘’ Türkler doğudaki vatandaşlarına eşit davranmıyorlar!’’ masalı ile özel bir kampanya, propaganda yürütmektedirler. İstanbul, Güney doğu Anadolu, Ankara, İzmir, Bursa batının ajanları ile kaynamaktadır. Bu ajanlar modern Lavrens, George Saros gibi Türkiye’ye, Türklere, Müslümanlara diş bileyen günümüzün Haçlı Şövalyeleridir.
Ne yapacağız? Kırmızı çizgi masalları anlatmadan o çizgiye basanların ayaklarını kıracağız. Hepsi budur! Sevr anlaşmasının bir hükmünü dahi sonsuza kadar kabul etmeyeceğiz! İşte Halep işte Arşın!
Diğer ülkeler korksun! Çünkü terörle mücadele konusunda Türk Polisi, Türk Askeri dünyanın en tecrübeli savaşçılarıdırlar. Bu terörün aynısı değil, yarısı değil, eğer çeyreği başka bir ülkede olsaydı eğer, o ülke parça parça olurdu. Türkiye parça parça olmadı. Ama ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Almanya ve Avrupa Birliğinin şımarık ülkeleri Türkiye’deki terörün çeyreğine bile değil 35-40 yıl,4 sene bile dayanamazlar.
Bunu beden söyledim! Çünkü bu terör kesinlikle ABD , Kanada, Avrupa Ülkeleri ve daha başka ülkelere sıçrayacaktır.
Önce terör örgütünü kur, besle, büyüt, saldırt, sonra da onları kına, ayıpla, lanetle ve sözüm ona hesapta onları yok etmeye çalış
Alemin her canlısı deli de, bir sen mi akıllısın ey medeniyet ve demokrasi kumkuması!
Şimdi soruyorum; Senin teröristin kim Maykıl? Senin ki kim Ruslan? Ya senin ki David! Peki senin ki kim Hans? Teröristleriniz ile nasıl bir kartel oluşturdunuz? Nerelerde patlayacaklar? Nerelerde patlatacaklar? Hedef kitle kim? Gözden çıkartılan masum sivil mevcudu ne kadar?
Unuttuğunuz tek şey şudur! Terör bumerangtır. Gider, döner, gelir ve sizin boğazınızı keser!
Pitbull köpeği gibidir. Sahibinin yüzünü, gırtlağını her an parçalayabilecek potansiyel bir katildir.