Bütün ülkelerde cesetlerin üzerinde ciyaklayan akbabalar gibi ölüm çığırtkanları uçuyor. Turizm denizi olması gerek sular, savaş gölü haline getirilmeye çalışılıyor ve azgın köpek balıkları gibi açık denizlerde, deniz altlarında, birileri kan kokusu arıyor. Halbuki 7 milyar insanın çok büyük çoğunluğu sadece yemek, su içmek, uyumak, geceler huzur ve güven içinde uyumak ,ilaç kullanmadan ve doktora gitmeden sağlıklı olmak ve bazen de kendi gücü çapında basit ve sıradan faaliyetlerle, etkinliklerle eğlenmek istiyor. Eğer dünya nüfusu 7 milyara yaklaşmışsa,6 milyar 900 bin insan sadece bunu istiyor. Diğer 100 bin kadar insan da kral, padişah, imparator olmak isteyen insanlar ve onların para, menfaat karşılığı kullandıkları piyonları, vezirleri, filleri, kaleleridir. Bu 100 bin insanın içinde bütün 7 milyar insana yön verenlerin sayıları ise 77 kişiyi geçmez. Bu 77 kişi de sadece 7 kişinin ağzının içine bakar ve onun ağzından çıkanı emir, farz, kanun telakki eder.7 kişinin derdi nedir? Bunu düşünmek lazımdır. Bu 7 kişi ve bu güçlü patronların bir bakışı ile ülkeleri, şehirleri yakmaya hazır 77 kişinin problemi nedir? Sorunu nedir? Planı nedir?’’ Kendim için bir şey yapıyorsam namerdim, her şey vatan, millet içindir’’ diyen tipler midir bunlar? Hiç sanmıyorum! Çünkü ‘’ Nefsi müdafaa için zaruri olmadıkça harp bir cinayettir’’ sözünü yüreğinde hissederek söyleyen Atatürk’ün bu sözünü ben de, her Türk vatandaşı gibi, Türk olmayan ama insan gibi insan olan her dünya insanı gibi, ben de yüreğimde hissederim. Ülkeleri, dünyayı kendi çiftlikleri sanan, diğer insanları da çiftliklerindeki koyunlar, keçiler, develer gibi gören insanların halklarını, vatanlarını, dünya barışını, insanlık saadetini düşündüklerini bana kimse inandıramaz. Çünkü her gerginliği çıkaran onların bizatihi kendilerinden başkası değil. Bu insanlar aslında kibir, gurur, güç, otorite hastası tiplerdir.’’ Benden sonrası tufandır’’ diyen tiplerdir. Halklarının kendilerine barış, sevgi, refah, güvenlik düzeylerini arttırmak için verdikleri sınırsız yetkileri onlar kişisel kaprisleri, egoları için şımarıkça kullanan tiplerdir.
Demokrasilerin, kuvvetler ayrılığı sistemlerinin daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Kendilerine yetki emanet edilen her kim var ise, kullandıkları bu yetkiler konusunda sürekli denetlenmelidirler, sürekli hesap vermeye hazır bir mekanizmanın kontrolünde bulunmalıdırlar.
Birileri bir tabak yemek ,6 saat uyku ve kışın odun, kömürle ısınabilmek için hayatını adı konulmamış bir kölelik ile yaşarken, sayıları yarım milyarı bile bulmayan kişiler de bu kölelerin efendileri pozisyonunda kendilerini yasaların üzerinde görerek racon kesmektedirler.
Din, mezhep, inanç, kültür, tarih, milliyet farklılıkları bu dünyayı, insan neslini güzelleştiren, hayata neşe veren etkenler olmasına rağmen, bu kendilerini kral veya peygamber ya da Haçlı Şövalyelerinin komutanı ,Engizisyon mahkemelerinin yargıcı sanan tipler, bu farklılıkları lanet emareleri gibi göstererek düşmanlık, savaş, katliam yaptırmaktadırlar.
Eğitim demeyeceğim çünkü dört beş tane diploma alan, yedi sekiz tane dil bilen bir çok soytarı veya kibir budalası çok vardır. Bu her zaman hepimizin söylediği bir sorundur aslında ‘’ aş kendini!’’
Kendini, gururunu, kibrini, egolarını aşamayan insanların boyunduruklarında yaşadığımız acı dolu bir hayattır bu! Her çağda kibir, gurur, ego budalaları kitlelerin başlarına bela olmuşlardır ve olmaya devam etmektedirler.
Ama onları dinlediğiniz zaman kitleler ‘’ vay be! yürü be koçum! Arkandan gelmeyen namerttir! Uğruna ölmeyen kalleştir!’’ diye ağızlarından salyalar akıtarak naralar atarlar ve hakikaten de bu kibirlerini, egolarını, gururlarını besledikleri bu çakma kralların arkasından ölümüne giderler.
Tek sorun sadece şudur! Allah hepimize akıl, fikir vermiştir ama bunu layığı ile kullanan şahıslar parmakla gösterilecek kadar azdır.
Medeni dünyaya sesleniyorum. Aklını kullanmayan insanların egolarını, kibirlerini, gururlarını besledikleri ve obez ettikleri bu şımarık züppelere asla meydan vermeyelim! Savaş değil, barış istiyoruz! Yeni Hitler, Stalin, Lenin, Mao, Neron, Büyük İskender ,Sezar değil; ‘’ Yurtta sulh, dünyada sulh’’ diyen yeni Mustafa Kemal Atatürkler istiyoruz.
Günümüz dünyasında bilinen ve mensuplarının mevcudu oldukça fazla olan yirmi tane din vardır. Tüm bu dinlerin, inanış sistemlerinin içinde savaşı, öldürmeyi, kibri, egoyu, böbürlenmeyi doğru bulan bir tane var mıdır acaba? Elbette yoktur! Dört büyük dinin dört kutsal kitabında sürekli olarak sevgi, barış, dostluk, yardımlaşma, sevgi, şefkat, merhamet, bağışlayıcılık ön plana çıkartılır. Son din olan Müslümanlıkta Kuran’ın maide suresinde bir insanı öldürenin tüm insanlığı öldürmüş gibi, bir canın yaşaması için de çabalayan ve onu yaşatanın da tüm insanlığı yaşatmış gibi olacağı açıklanır.
Din bir kenara, insan ateist de olabilir, agnostik de olabilir. Ama insan Allah’ın verdiği kanunlarla bölgesel, ulusal, uluslararası dernekler, organizasyonlar kurmuş ve yasalar çıkartmıştır. Tümünde ortak hedef insanların tümünün güven, huzur, sağlık içinde yaşayabilmeleridir. Can ve mal emniyetidir.