Her şey çocuklara güzel bir ülke, güzel bir dünya bırakma vaadiyle başladı...

Nasıl öğrendiysek öyle de yaşadık zaten.

Çıktığımız odanın ışığını kapatmayı hiç unutmadık...

Tabii bunun sonucu bir odadan bir odaya giderken karanlıkta takılıp düştüğümüz çok olmuştur.

Diş fırçalarken bile suyu fazla harcamamayı Barış Manço’dan öğrenmiştik.

Kağıt israfı olmasın diye önce peçeteleri ikiye ayırdık sonra ortadan böldük...

Ama en zoru da yazıcıda bir kağıdın iki tarafını kullanabilmeyi mantık ve teknik olarak uygulayabilmekti.

İtinayla yaşamaya çalışırken "cimrilikle" suçlanmış olsak da bizim sebebimiz farklıydı.
Dünyaya verdiğimiz zararı elimizden geldiği kadar en aza indirgemek...

*

Şimdi de her şey çocuklara güzel bir ülke, güzel bir dünya bırakma vaadiyle başlamadı mı?

Dindar ve kindar bir gençlik:
Bundan anladığı şuydu; sanal alemde kandil, kadir, aşure gibi dini günleri kutlamadan güne başlamadı.

*
Vatansever bir gençlik :
Türkiye’nin en çok okunan yazarlarından birinin dediği gibi “Türkiye’den sıkıldığımda hep İzmir’e giderim ben”’den ileri gidemedi.

*
Sporu seven bir gençlik:
Son olimpiyatlarda 75 milyonluk Türkiye bir elin parmakları kadar bile madalya almayı başaramadı. Sporu sadece tribünlere döner bıçaklarıyla gidip karşı takımın taraftarından ölümüne nefret etmek sandı.

*

Eğitimli bir gençlik:
Türk ailelerinin bütün paraları dershane, özel ders ve kolejlere gittiği halde okuma oranı dünya genelinde ne yazık ki on binde 1’in üzerine çıkamadı.

*

Bilim ve teknoloji’ye ilgili gençlik:
Televizyon izlemede ve cep telefonu kullanmada dünya birincisi olarak rekor kırdı.

*

Sanat ve edebiyata olan ilgisi ise poposu koltukta elinde çerez tabağı, kaçırmadığı televizyon dizileri ve sanal aleme kopyaladığı birkaç kelime özlü söz…

*

Sen hala elektriği fazla harcama, suyu harcama , kağıdı harcama diye uğraşa dur.
Bu saatten sonra Barış Manço gitmiş, nasihatleri unutulmuş...
Gözünüz aydın !
Harika bir gençlik yetişti…
Şimdi bu saatten sonra ister 3 çocuk dünyaya getir ister 5 çocuk geçmiş ola…