ŞİMDİ okuyacaklarınızın hiçbiri, kapalı kapılar ardından, illegal telefon tapelerinden, şuradan buradan fısıldananlardan elde edilmiş bilgiler değil.

Önceki gece, saat 20.30’dan bu yana, hepimizin gözü önünde olan olaylardan çıkararak ortaya konan bir tablo okuyacaksınız.

Olayları dışarıdan seyreden bir gazetecinin gözlemleri yani...

* * *

-  SAAT 20.30
Hürriyet
büyük bir gazetecilik yapıyor. İstanbul merkezdeki muhabirimiz Arda Akın, belki de bu yılın en büyük haberini patlatıyor.
MİT Müsteşarı, eski müsteşar ve bir üçüncü MİT yetkilisi, ifade vermek üzere, özel yetkili savcılığa davet edilmiş.
Dünyanın neresinde olursa olsun, siyasi bir deprem...

* * *

-  SAAT 21.00
Haber hurriyet.com.tr’de yayınlandıktan sonra Ankara’da müthiş bir telaş başlıyor.
İlk bilgi Adalet Bakanı’ndan geliyor. Bakan’ın haberi yok.
İçişleri ve Başbakanlık’tan haberin doğrulandığına dair herhangi bir işaret yok.

-  SAAT 21.30
Önce Habertürk, ardından Sabah’ın internet siteleri de haberi giriyor.
Son derece riskli olmasına rağmen, herkes haberi doğruymuş gibi veriyor.

-  SAĞLAM BİR KAYNAK MI VAR
Tecrübeli bir gazeteci için bunun anlamı şu:
Ankara’daki siyasi çevre haberi doğrulamıyor; Ama İstanbul’da “Sağlam bir kaynak” gazetecilere, “Merak etmeyin, yürüyün” diyor.
-  Demek ki;
İstanbul’da Ankara’ya rağmen bir şeyler yapılıyor.
Bu olayları izleyen bir gazeteci, ister istemez şunu düşünür:
Acaba İstanbul’da bir çevre, bu haberin, ertesi güne kalmadan, bir an önce verilmesini mi istiyor?

-  BU TELAŞ NEDEN
Daha açıkça soralım:
Acaba bu çevre, o gece, Ankara’dan bazı çevrelerin devreye girip, MİT Müsteşarı’nın ifade vermesini engelleyeceğinden mi endişe ediyor?

* * *

-  ERTESİ GÜN ARINÇ
Ertesi sabah bütün Türkiye, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın basın toplantısını izliyor.
Gazeteciler, “MİT Müsteşarı’nın ifade vermesi olayını” soruyor.
Başbakan Yardımcısı Arınç, “Bu konuda bize ulaşmış bir bilgi yok” diyor.
Oysa o sözleri söylemesinden kısa süre önce, İstanbul’da savcılık ifade haberini doğrulamış.
Demek ki, o saate kadar hükümete verilmiş bir bilgi yok.
Bu durumda herkesin aklına şu soru geliyor:
“Acaba Başbakan, sabah o saate kadar kendine bağlı MİT Müsteşarı’nın ifade vereceğini doğrulatamadı mı?”
Bülent Arınç’
ın canlı yayındaki şaşkınlığına bakarsak, hükümetin o saate kadar bu konuda bilgisi yok. Nitekim Başbakan’a en yakın insanlardan biri olan Ömer Çelik, dün saat 13.12 itibariyle CNN Türk’te bilgilerinin olmadığını doğruluyor.

* * *

Bu normal bir şey mi?
MİT Müsteşarı, Oslo görüşmelerini, “Başbakan’ın talimatı ile yaptığını” bizzat kendi ağzından açıklamış.
Müsteşarın, Başbakanlığa herhangi bir bilgi verilmeden ifadeye çağrılması, bizzat Başbakan’a bir işaret mi...
Herkesin gözü önündeki olaylara, çıplak gözle bakan bir gazeteci olarak yazıyorum.
Bu iş karışık... Hem de çok karışık...
Zaten o karışıklık, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yüzüne ayna gibi yansıyan şaşkınlıktan da belli değil mi...
Açıkça görünen o ki; önceki gece, İstanbul’da birileri, Ankara’da Başbakanlığın bile devreye girmesini engellemek için, “saate karşı yarışmış”...

Asker vuruşamaz MİT konuşamazsa işimiz zor

HEPİMİZİN bildiği gerçek şu:

Askerin artık kurşun atacak ne mecali kaldı, ne cesareti...

Çünkü attığı her kurşun, bumerang gibi kendi üstüne geliyor.

Bir bakıma iyi.

Çünkü, Kürt sorununun silah yoluyla çözülemeyeceğini artık hepimiz öğrendik...

Dolayısıyla askeri çözüm dışındaki yöntemler önem kazanıyor.

O da nedir? Bu sorunun, görüşmeler yoluyla çözümü ağırlık kazanacak demektir.

Ama MİT’in en yüksek yöneticisinin, Oslo görüşmeleri için ifadeye çağrılması, artık bu yolu da kapatabilir.

- Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın MİT Müsteşarı’nı (O dönem Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’ydı) Oslo’da o görüşmelere göndermesi, son derece doğru ve aynı ölçüde cesur bir karardır.

- Devlet, bu tarihi sorunu çözmek için elbette bu tür görüşmeleri yapacaktır.

- MİT Müsteşarı, bilgili, cesur ve demokrat zihniyete sahip bir insan.
O görüşmelere katılarak, Kürt sorununun çözümü konusunda önemli bir iş yapmıştır.

- Muhalefetin bu konuyu sorun haline getirmesi son derece yanlıştır...
Önceki geceden beri oynanan oyunu gördükten sonra; içimden gelen duygu şudur:

- Bu ülkede, artık hiçbir yönetici, elini kritik sorunların altına sokmaz.
Bir ülkenin, ordusu vuruşamaz;
istihbarat teşkilatı konuşamazsa, hepimiz bunun altında kalırız.