1793 yılında günümüz Dışişleri Bakanı diyebileceğimiz Reis-ül Küttab’ın Bebek’teki yalısı şu tarihi karara şahitli eder; “Avrupa kaidesince sefaret usulünün lüzum-ı vaz’ ve tesisi” gerekir. Bu Nizam-ı Cedid düzeninin bir getirisidir ve o zamana kadar yabancı ülke toprağında Osmanlı hükümdarının elçi bulundurmasına gerek duyulmazken artık bu makamın teşkil edilmesi zaruri görülür.
Osmanlı Devleti’nin ilk daimi elçiliğinin Londra’da kurulması ve elçinin de Yusuf Agah Efendi olmasına karar verilir. 4 Ocak 1824 yılında ölen ve İstanbul’da Şehzade Camisi’ne gömülen ilk elçimizin elçilik macerası, bıraktığı ve Avrupa’dan Dersaadet’e taşıdığı etkileri analiz etmek ve kendisini anmak için uygun bir zamandır diye düşünüyorum.
Agah Efendi reformcu padişah III. Selim’in elçisidir, 18. yüzyılın kapandığı yıllarda 1793 yılında Londra’ya daimi elçi göreviyle gönderilir. İngiltere kraliçesi Birinci Elizabeth’in İstanbul’a elçi atamasından 210 yıl sonra…
Elçi İngiltere topraklarına ve başkent Londra’ya ayak basınca devlet töreni ile karşılanır, onurlandırılır. İngiliz yetkililer kendisini ‘saygıdeğer’ bir diplomat olarak tanımlanır.
Fransa elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Sefaretnamesi ve Viyana elçisi Ebubekir Ratıp Efendi’nin Nemçe Sefaretnamesi’nde ele aldıkları Avrupa şehirleri, yaşamı, saray adabı ve kadınları gibi önemli gözlemleri ele aldıkları eserleri gibi Agah Efendi de İngiliz sarayı ve yaşamı, teknik gelişmeler, sosyal ve ekonomik seviye gibi konulardaki gözlemlerini ayrıntılı anlatır. İngiliz siyaset hayatı ve Osmanlı ile farklılıklarına temas ederek fikir ve eleştiri özgürlüğü hususuna değinir. Özellikle karikatüristlerin parlemento üyelerini ve kralı nasıl şiddetli hicvedebildiklerini not eder. Londra’nın çok temiz, geniş, düzenli ve kaldırımlı caddelerini anlatır.
Elçi hakkında yazılanlar da az değildir; nargile tutkusu ve kadınlar dahil kendisini ziyarete gelen herkese sunması ile ünlenir. Elçi ve heyeti her gittikleri yerde şerbet içerler. Mahiyetindeki beylerin zenginliği ve bekar oluşlarından bahsedilir.
Enteresan olan kanaatimce operalara duyduğu ilgidir. Agah Efendi İngiltere’ye vardığı yıl Covent Garden Tiyatrosu’ndaki Noel gösterisine katılır, daha sonra opera gösterilerine gider ve park gezintisine çıkar, bu parklardaki havai fişek gösterilerine katılır. Varlığı Fransada’ki gibi moda akımlarını da etkiler. Daha sonra Türkçe’ye de bir renk olarak geçen ‘turquoise’ olarak bilinen ‘Türk Moda Akımı’ hatta çılgınlığına yok açar.
Hatta kendisi için operalar bestelenir, 1794 yılında Royal Opera House bünyesinde ‘Türkiye’de Bir Gün/A Day in Turkey’ ve ‘Belgrad Kuşatması/The Siege of Belgrade’ operaları gösterime girer. Türklere ilgi bu dönemde o kadar artar ki Samuel Baker ‘Müslüman Adetleri’ isimli bir kitap dahi yazar.
Her yeni bir yılın başlangıcında bir önceki yılın önemli olaylarının analizinin yapılması yeni bir adet değildir. Osmanlı elçisinin İngiltere’ye varması bir önceki yılın önemli olayları arasında listelenir 1794 yılı İngiltere’sinde.
Agah Efendi’nin İngiltere’de kalış süresi seyahatin uzunluğu daha sonra gelen elçilere göre çok kısadır. Bunun sebebi genellikle sefarete verilen tahsisatın az olması ve masrafı karşılamaya yetmemesidir denilir. Yani günümüzdekine benzer bir durum söz konusudur, İngiliz ve Türk paralarının alım güçleri eşdeğer değildir ve kendisi de bu parasal sıkıntının içindedir.
Londra’da ünlü aristokratların resimlerini yapan İsveç’li ressam Carl Fredrik von Breda Yusuf Agah Efendi’nin de portresini yapar. Bu Portre İstanbul’da Pera Müzesi’ndedir ve hemen gözünüze çarpacak büyüklük ve görkemdedir. Portredeki duruşuyla III. Selim’i hatırlatır. Oturdukları divan, oturuşları, duruşları, kıyafetlerinin zenginliği ve dökümü, ellerindeki tespih hep aynıdır. Ancak Agah Efendi’nin portresinin arkasında Londra’daki St. James Parkı’nın manzarası olduğu tahmin edilir.
Ayrıca elçi ile ilgili kitap da yazılmıştır. Osmanlı müziğinin Avrupa saraylarındaki etkisini inceleyen müzisyen/bestekar Emre Aracı ‘18. Yüzyıl Londrası'nda İlk Türk Büyükelçi’ ismiyle Pera Müzesi Yayınları tarafından çıkarmıştır.
Bugün Londra’da Elçi Agah Efendi’nin izine rastlayabilecek bir yer olmamasına rağmen seyahatiyle beraber İstanbul’dan gönderilen kıymetli madenlerle kaplı çeşitli hediyelerden bir kısmı Royal Collection Trust tarafından Windsor Kalesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca 1839 yılında Türk Büyükelçiliği Bryanston Meydanı’ndaki 1811 yılında yapılan 1 numaralı eve taşınır. Londra seferinizde mutlaka gezeceğiniz/yürüyeceğiniz Hyde Park yakınındadır ve bu binada mavi plaka ile daha sonraki elçilerden Reşit Paşa’nın adını okursunuz. 1700’lü yıllarla birlikte gelişen ve ‘Georgean Üslubu’nun yoğun olduğu Marylebone semtindedir, şehrin en çok mavi plaka bulunduran mahallesidir.