Bu günlerde bir Fransız diplomatını saygıyla anmak siyaseten pek münasip değil.
Geçen hafta Fransız meclisinde kabul edilen soykırımı inkâr tasarısı sonrası sebebini hepimiz biliyoruz. Fakat bu yazıda tam da yapmayı düşündüğüm şey, Fransa'da doğmuş bir büyükelçiden övgüyle söz etmek. Övgülerimin muhatabı, AB Türkiye Heyeti'nin Başkanı (daha anlaşılır tabiriyle AB'nin Ankara büyükelçisi) olan ve beş yıllık görev döneminin ardından bu hafta Türkiye'den ayrılan Marc Pierini.
Marc Pierini hakkında konuşmak istememin sebebi, ben de dahil, tanıyan birçok insanın ona duyduğu hayranlık değil; o cazibesiyle, Türkiye'ye dair ayrıntılı bilgisini ve derin merakını birleştiren, son derece hoş bir kişilik ve mükemmel bir AB temsilcisiydi. Pierini kendisini tesadüfen Türkiye'de bulmuş bir diplomat da değildi. CV'sine bakıldığında, Türkiye'ye gelene kadar nasıl uzun bir yoldan geçtiği görülebilir. Türkiye'den önce Fas, Suriye ve Tunus'ta AB büyükelçiliği yaptı. Belki daha da önemlisi, Marsilya doğumlu olmasıydı. Bu Akdeniz kökeni, Arap dünyasında edindiği tecrübelerle birleştiğinde, ona birçok farklı bölgenin tam ortasında bulunmaktan gurur duyan bu karmaşık ülkeyi anlamak açısından doğru becerilerden müteşekkil bir kıvam vermişti.
AB'yi Türkiye'de temsil etmek hiçbir zaman kolay bir iş olmadı. Fakat Marc Pierini Kasım 2006'da Ankara'ya geldiği andan itibaren iyice çetin hale gelen bir mücadele vermek zorunda kaldı. Avrupa Komisyonu'nun, Ankara'nın, limanlarını Kıbrıs gemi ve uçaklarına açmayı istememesinden dolayı Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerinin sekiz başlığının bloke edilmesini önermesinden bir ay sonrasıydı. Geriye dönüp bakıldığında bu Türkiye ile AB arasındaki görüşmelerin yavaş yavaş ivme kaybetmesinin de başlangıcıydı. İyimserlik kuşkuculuğa dönüştü ve her iki taraf da, ilişkilerini tekrar canlandırmanın yeni yollarını bulmak yerine, kendi iç sorunlarına (AB) ve başka yerlerde artan potansiyele (Türkiye) odaklanır hale geldi. Ankara'daki bir AB büyükelçisinin elinden bununla ilgili çok da fazla şey gelemezdi.
Fakat Marc Pierini konutunda oturup heba edilen fırsatlara sızlanmak yerine müthiş bir Türkiye Turu'na girişti. Son beş yılda kaç yere gittiğini bilmiyorum, fakat yüzlerce olması gerekir. Bu çılgınca seyahat programı sadece müzakerelerdeki tıkanmadan kaynaklanmıyordu. Aynı zamanda AB'den Türkiye'ye gelen mali destekteki ciddi artışın da sonucuydu. Türkiye'ye tahsis edilen AB fonları 2007'de 500 milyon avroyken, bir sonraki yıl 900 milyon avroya yükseldi. AB'nin mali destek ve işbirliğinin aday ülkeleri Birlik kurallarına, politikalarına ve uygulamalarına yakınlaştırması, böylece vatandaşlarına daha yüksek hayat kalitesi sunması murat ediliyor. Yıllar içinde bu milyarlarca avro Türkiye'nin dört bir köşesindeki irili ufaklı projelere harcandı ve Marc Pierini görevdeyken bunların büyük çoğunluğunu ziyaret etti. AB heyetinin iki dilli internet sitesine (www.avrupa.info.tr) bir bakmanızı öneririm; AB'nin tahsis ettiği paranın birçok başka şeyin yanında, Türkiye Demiryolları'nı modernize etmek, gıda güvenliğini ıslah etmek, Şanlıurfa'ya temiz içme suyu sağlamak ve Denizli'deki kadınlara iş yaratmak için nasıl kullanıldığını göreceksiniz.
Türk kurumları ve vatandaşlarına işlerini geliştirip hayatlarını iyileştirmek konusunda yapılan yardımla, Avrupa standartları ve değerleri, daha önce AB'yi sadece televizyondaki üst düzey konferanslardan bilen binlerce Türk için pratik bir öneme sahip olmaya başladı. AB bir anlama ve bir yüze sahip oldu. İşte o yüz, Türkiye'yi dolaşmaktan, kahvehanelerde sıradan Türklerle bir araya gelip umutlarını ve isteklerini dinlemekten hiç yorulmayan Marc Pierini'ydi. Ankara veya İstanbul'a geri döndüğünde, herkes, bilhassa da resmi düzeyde tıkanmayla geçen her yılın ardından AB konusunda daha da karamsar hale gelmeye meyyal gazeteciler ve analistler onun Anadolu'daki maceralarını dinlemeliydi.
Güç merkezlerinin dışındaki bütün bu AB projelerini küçümsemek ve Türkiye-AB ilişkilerinin sadece Ankara veya İstanbul'da belirlendiği yanılsamasına sarılmak kolay. Bu büyük bir hata olur. AB virüsü Türkiye'nin dört bir tarafına çoktan yayılmış durumda ve bazı siyasetçiler zaman zaman Türkiye'yi Avrupa'dan çekmeyi düşünüyor görünse de cini şişeye geri sokmak, Marc Pierini gibi insanlar sayesinde, hiç kolay olmayacaktır.