Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 11 ve 12 nisan tarihlerinde, Hollanda’ya iki günlük bir ‘devlet ziyareti’ gerçekleştirdi. Macron daha çok, Lahey’deki konuşması ve Amsterdam’da yaptığı ziyaret esnasında yapılan protestolarla gündeme geldi. Oysa Macron, Lahey’deki konuşmasında, Avrupa’nın ekonomik ve endüstriyel egemenliğine dikkat çekmişti. Avrupa Birliği’ni kendi kendine yeterli hale getirmek için ‘Yeni ekonomik doktrin’ tezini ortaya koymuştu.
Makron’un ‘Yeni ekonomik doktrin’ tezini’ ortaya koyan cümlelere geçmeden önce, Hollanda ziyaretine kısaca dikkat çekelim.
Macron’un bu ‘devlet ziyareti’, Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Jacque Chirac’ın 2000 yılındaki ziyaretinden sonra yapılan ilk resmi ziyaretti.
Fransa hükümetinden yedi önemli Bakan’ın eşlik ettiği ziyaret, Macron’un geçen hafta Çin’e yaptığı ziyaretin hemen ardından yapıldı. Ziyaret, aynı zamanda, Macron’un kısa bir süre önce, ABD ile ilişkiler hakkında yaptığı açıklamalardan sonra gerçekleşiyordu.
Hatırlanacağı üzere Macron, ‘Avrupa ülkelerini, Avrupa’nın stratejik bağımsızlığını elde etme ihtiyacına odaklanma ve Tayvan'ın geleceği konusunda Washington'un Çin karşıtı politikasının arkasında sürüklenmemeye çağırmıştı’.
Şimdi Macron’un Lahey konuşmasına gelelim.
Macron’un ‘Yeni ekonomi doktrini’, Avrupa’nın kendi ayakları üstünde kalabilme tezinden oluşuyor. “Avrupa’mız, hayallerden oluştu, ancak hayaller genellikle pragmatiktir” diyen Macron, “Başkalarının hayallerinde kaybolmamak için kendi hayallerimiz olmalı” diye ekledi. Macron esasen, büyük ve bağımsız bir Avrupa ekonomisi hayal ediyor.
Lahey konuşmasında ‘Egemenlik’, ‘Kimlik’ ve ‘Yeni bir doktrin’ üzerinde yoğunlaşan Macron, Avrupa için daha çok “stratejik özerklik” talebini yeniliyor ve bunun pratikte pek net olmasa da, çözümlerde pragmatik davranılmasını savunuyor.
ABD ve Çin karşısında ‘Ekonomik ve endüstriyel boyutlarıyla Avrupa egemenliği’ ve ‘Avrupa ekonomik güvenliği’ hususunda görüşlerini tekrar eden Macron, enerji (hem yenilenebilir enerji kaynakları hem de nükleer enerji) ve savunma gibi sektörlerde, yeni sanayi politikalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
Avrupa’nın, hâlâ dünya oyuncuları olan ABD ve Çin’in kaprislerine fazlasıyla bağımlı olduğuna dikkat çeken Macron, çoğu zaman tek başına hareket eden, Fransa’nın bu dik kafalılık imajından kurtularak, daha açık ve ortaklarla daha fazla iş yapması gerektiğine dikkat çekti. Macron, Avrupa’nın ‘hayati çıkarları’ için güvenlik, siber, veri ve bilgi alanında tedbirler almak durumunda olduğunu belirtiyor. “Aksi halde çocukları propaganda ve algoritmalara maruz bırakarak, demokrasiyi tehlikeye atarsınız” diyor Macron.
Peki, Macron, yıllardır bu ve benzeri konuşmaları neden yapıyor?
Çünkü, Avrupa Birliği’nde ilişkiler değişikliğe uğradı.
Uzmanlara göre, İngiltere’nin AB’den ayrılması, Londra’yı marjinalleştirdi.
Eski ABD Başkanı Trump’un çıkışları siyasi çalkantıları beraberinde getirdi.
Avrupa Birliği’nde Alman-Fransız ekseni sarsıntıya uğradı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Moskova’nın toprak gaspı AB için ciddi bir tehdit uluşturdu.
Bu ve benzeri gelişmeler, Avrupa Birliği üye ülkeleri arasında yeni işbirliklerini doğurdu. 2017 yılından itibaren, AB’nin ateşli bir savunucusu olan Macron liderliğindeki Fransa, daha liberal ve açık politika takip etmeye başladı.
Macron, inatla ve ısrarla, Avrupa Birliği’nin, Çin ve ABD yanı sıra, ‘üçüncü bir güç’ olması için, güçlerini daha fazla birleştirmesini savunuyor ve inanıyor. Ki, benzeri konuşmaları sonrası, örneğin ‘Avrupa Ordusu’ kurulmalı açıklaması sonrası, Paris sokakları karışmış olsa da…
Veyis Güngör
13 Nisan 2023