Yakın tarihimizde de görüleceği üzere, Türk milletine mâl olmuş bir çok kişinin vefatında olduğu gibi, Ganira Paşayeva hanımın da beklenmedik vefatında millet vicdanının yeniden harekete geçtiğini bir kez daha gördük. Derin millet, derin Türkiye, derin Türk Dünyası, Paşayeva’nın ani ölümüyle sarsıldı ve bir kez daha titredi adeta.
Ganira hanımın vefatının hemen ardından, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Türklerin yayınladıkları, dile getirdikleri rahmet ve mağfiret mesajları ve yapılan açıklamalar, tek kelimeyle genç Ganira’nin gönüllerdeki yerini anlatmaya yetmektedir.
Elbette, Türklerin ölülerinin arkasından rahmet okuduklarını, onları hayırla andıklarını biliyoruz. Ancak bazı beklenmedik ölümler var ki, işte Ganira hanımın vefatında olduğu gibi, millet vicdanı daha da coşuyor, duygulanıyor ve göz yaşlarına boğuluyor.
Ganira hanım gibi, gönüllerde taht kurmak her yiğide her kişiye nasip olmayan, ancak, insanüstü bir gayretli çalışmayla mümkün olabilir elbette. Kişinin, varoluşu anlama, anlamlandırma ve bu yönde yaptıkları, gayretleri ve dahi bu uğurda verdiği mücadele, o kişinin ait olduğu milletin derin vicdanı tarafından takdir edilebilir.
Gönüllerde taht kurmak, propaganda veya gösteriş için yapılanlarla değil, iman ederek ve bir aşk içinde, samimiyet ve ihlasla inandıklarını savunmakla olur. İşte Ganira hanımın vefatının hemen ardından sergilen ve bir çoğumuz tarafından anlamlandırılmasında güçlük çekilen derin sevgi, aşk, samimiyet ve göz yaşı böyle bir imanın neticesidir.
Ganira hanım bir tıp doktoru. O bir gazeteci. O bir hukukçu, O bir yazar. O bir milletvekili. O bir aktivist. O bir hatip. O bir Turancı. O bir asker. O bir şair. O bir Azerbaycan ve Türkiye aşığı. Ve o bir mutasavvıf. Bu kadar çok kimliği bir arada, uyum içinde yaşatan Ganira, herkesin onu tanıdığı yönüyle anlatılabilecek bir kişi.
İşte, bu kadar fazla kimliği ile karşımıza çıkan Ganira hanım Türk Dünyasının farklı yerlerinde yapılan etkinliklere katılmayı, konuşma yapmayı, şiir okumayı ve kitaplarını tanıtmayı kendisine misyon edinmişti sanki.
Bitmeyen ve tükenmeyen enerjisiyle Ganira hanım bir gün İstanbul’da, Eşkişehirde, bir başka gün Konya’da, Erzurum’da, Lefke’de, bir başka gün ise Gence’de, Budapeşte’de, Amsterdam’da, Kazan’da, Kaşgar’da, Buhara’da, Şusa’da, Ufa’da, ve bir başka vakit Bahçesaray’da Taşkent’de, Brüksel’de, Tebriz’de, Kerkük’de…
Naçizane, Ganira hanımla farklı yıllarda yukarıda sayılan Türk kentlerinde yapılan Türk Dünyası etkinliklerinde birlikte olduk. Aynı oturumlarda konuşmacı olarak yer aldık. Yazdığı kitaplarını takdim etti. Bakü’ye davet etti. Öyle ki, TASAM’ın İstanbul’da yapılan Türk Dünyası Diasporası toplantısında, salondaki katılımcılara “arkadaşlar, siz Türk diasporasına müşahhas bir örnek mi istiyorsunuz. İşte orada, ön tarafta oturan Hollanda’dan Veyis Güngör var. Diasporayı teorik olarak anlatmıyor, bizzat uygulayarak, uluslararası faaliyetler yaparak Türk diasporasını yaşıyor” diyerek beni utandırmıştı.
Tam 11 yıl önce, bir aralık ayında, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü çerçevesinde, Ganira hanı ve sanatçı Azerin’in de katıldığı bir “Uluslararası Dağlık Karabağ Sempozyumu” organize etmiştik. Hollanda parlamentosunda yapılan bu program, Avrupa Azerbaycan Diasporası ve EkoAvrasya Derneği ile gerçekleşmiştir. Sempozyum öncesi, Amsterdam ve Den Haag’da ziyaretlerimiz ve toplantılarımız da olmuştu. Ganira hanım, sempozyumda “Bir gün işgal edilen toprakları geri alacağız. Bunu bütün dünya görecek” demişti. Bu, kabul edilen bir duaydı adeta.
Belki ilk başta sorulacak soruyu şimdi soruyorum: Peki Ganira’yı Türk Dünyasının asil, kahraman ve cesur Türk kızı yapan nedir?
Kanaatimce Ganira’yı böyle sevdiren hasletler arasında, onun derin Türk tarihi şuuru, Azerbaycan ve Türkiye sevgisi, Hoca Ahmet Yesevi ve İmam Maturidi ontolojisi, nizam-ı alem ülküsüne ve Türk cihan hakimiyetine inanması ve hayatını bu yönde tanzim etmesidir. Bugün, bizim de özlediğimiz ve dünyaya barış getireceğine inandığımız “Türk İslam anlayışının kodlarının” Ganira hanımda tezahür etmesi ve bir vizyon haline gelmesidir. Ruhu Şad, mekanı cennet olsun.
Bu yazı, 15 aralık 2023 Cuma günü Amsterdam’da yapılan 15. Amsterdam Avrasya Buluşmalarında yapılan konuşma metnidir.
Veyis Güngör
15 Aralık 2023