GÜNEYDOĞU’da PKK’nın en geniş taban bulduğu, BDP’nin en yüksek oranda oyları aldığı illerin “Anadolu kaplanları” çıkaramamış olması önemlidir. Bu illerde girişimci sınıf gelişmediği için mi etnik milliyetçilik güçlü, yoksa etnik milliyetçilik girişimci sınıfın gelişmesini mi engelliyor?
Tavuk-yumurta meselesi... Sanayi ve ticaret kültürünün gelişmemesinden doğan yoksulluk, işsizlik, mağduriyet duygusu, proleterlik ve lümpen proleterlik elbette etnik öfkeyi besliyordur... Ve aynı zamanda sanayi ve ticaret kültürünün gelişmesini de engelliyordur.
Diyarbakır’da da Sanayi ve Ticaret Odası, Ziraat Odası, GÜNSİAD gibi iş ve üretim çevrelerinin elbette Kürt kimliğiyle ilgili demokratik talepleri bulunmakla beraber BDP’ye hayli mesafeli hatta eleştirel durdukları açıktır.
Bir örnek olay
Önceki gün yapılan “Onuncu Kalkınma Planı Âkil Adamlar Toplantısı”nda Gaziantepli öncü işadamlarından Abdulkadir Konukoğlu “Bölgeye sanayi kültürü götürülmelidir” diyerek bu meseleyi gündeme getirdi. Başarılı ve öncü bir sanayi olması sözlerinin değerini artırıyor tabii... Bölgede en büyük sorunun göç olduğunu belirten Konukoğlu’nun kapsamlı konuşmasını şöyle özetleyebilirim:
“O illere sanayi kültürünü aşılamalıyız. Biz bunun tecrübesini yaşadık. Rahmetli Özal bana Adıyaman’a bir tekstil tesisi kurmamı söyledi. Bir tek Sümerbank fabrikası var, başka bir şey yoktu. GAP yatırımları sayesinde çok para vardı ama bankada duruyor, bildiğiniz gösteriş tüketimine ve gazinolarda harcanıyordu. Biz tesisi kurduk. Mühendisleri ve usta işçileri Gaziantep’ten götürdük. Bugün 2500 kişi çalışıyor. Tek mühendis Gaziantepli, kalan tamamı Adıyamanlı... Adıyaman artık sanayi şehri oldu... Doğurganlık da azaldı...”
Sorum üzerine Konukoğlu başlangıçta zorluk çektiklerini, kazdıkları temel ve kanalların ‘birileri’ tarafından kapatıldığını, jandarma koruması altında çalıştıklarını ama neticede başardıklarını belirtti.
Konukoğlu’nun önerisi, devletin bölgede fabrikalar yaparak öncülük etmesi, bir süre sonra fabrikaları özelleştirmesi...
‘Demokratik özerklik’
Konukoğlu’nun verdiği örnek fevkalade önemlidir. Bölgede girişimci sınıf gelişebilirse, bu, militan çatışmacı siyasi atmosferin zamanla rasyonel ve demokratik bir atmosfere dönüşmesini sağlar. Olaylar yüzünden ‘ekmeğin’ küçüldüğü bilinci yaygınlaşır. Halbuki şimdi devlet geri bıraktı sanılıyor. Fakat bu o kadar kolay değil. Konukoğlu’nun anlattığı eylemli engelleme çabaları, ayrıca sık sık görülen şantiye baskınları, iş makinelerinin yakılması, mühendislerin kaçırılması gibi fiili zorluklar var.
Daha önemlisi militan etnik milletçi ruhun “sanayi kültürü”nü engellemesidir. Evet, bütün militan siyasi ideolojiler ve hareketler daima “sanayi kültürü”nü, işadamı tipini, piyasa kavramını düşman görmüştür.“Demokratik Özerklik Sözleşmesi” denilen totaliter projede de bu açıkça belirtilmekte, bölgede “kapitalizmin tasfiye edilmesi”nden bahsedilmektedir.
Militan ve Anadolu kaplanı
BDP’li politikacılardan yıllardan beri hiç sanayileşme, yatırım, istihdam, ihracat içerikli bir tek söz duyduk mu?
Ekonomik gelişmeyi bu militan siyasi kültürün engellediğine benim ilk dikkatimi çeken, Malatya Ticaret ve Sanayi Odası eski Başkanı dostum Mücahit Fındıklı olmuştu.
Bu konuda ayrıntılı araştırmalar yapılmalıdır.
Şu kesindir, “militan” ve “Anadolu kaplanı” zıt tiplerdir; biri öbürüne karşıdır.
John U. Nef’in “Sanayileşmenin Kültür Temelleri” adlı değerli eserini ağabeyim merhum Erol Güngör tercüme etmişti; soruna bakışta yararlıdır, tavsiye ederim.
Siyaset bilimci Martin Lipset’in “aşağı sınıfların aşırılığı” kavramı da sorunu tahlil etmede önemli bir perspektiftir.
(Hürriyet)