Sevgili Okurlar,


Yepyeni bir yila merhaba dediğimiz bu günlerde hepimizin içinde neşe, sevgi, coşku, kabulleniş duygularının açığa çıktığını gözlemliyorum. Bu duygularımız, anın içinde hissedilince bizleri her zaman ileriye taşır,  takintilarin olmadığı, beklentilerin ortaya çıkmadığı, sürekli bir kabulleniş içinde olmanın getirdiği huzuru yaşamamızı sağlar.


Yeniliğin içinde, eski düşünce kalıplarını bir tarafa bırakarak, dış dünyada asla bir şey aramayarak, ihtiyaçımız olan herşeyin her an içimizde olduğu hatırlayarak, her anın içinde farkında olarak yaşamak!


Hem kendimize, hem de başkalarına değer vererek ve saygı duyarak yaşamak, ego benliğimizi, kişisel menfaatlerimizi bir kenara bırakarak, sadece kendimiz için değil de “biz” kavramını düsünerek yaşamak!


Dürüst olarak yaşamak, yine öncelikle kendimize, sonra  diğerlerine. Özümüz ve sözümüz bir olarak yaşayabilmek...Tam teslimiyet ve tam kabul de olarak, anın içinde hiç birşeye karşı çıkmadan, herşeyı olduğu gibi ve herkesi olduğu gibi kabul edip, tepkisellik çıkarmadan, özgürce yaşayabilmek!


Düşüncesel sorumluluğumuzu alarak, düşüncelerimiz ile yarattığımızı kabul ederek, anın içinde kabulleniş ile yürüyebilmek! Ve unutmamak ki, kabul etmeyip, isyan ettiğimiz ya da tepki verdiğimiz her deneyim , mutlaka cözüme ulaşana kadar bize geri gelecektir.


Cözümleri anda yaparak, zihinde kalmayarak, aktif ancak bilgece ve ustalikla yaşayabilmek!


Bu satırlarımı okurken, belki de hep aynı sözcükleri uzun bir süredir tekrar ettiğimi algiliyorsunuz. Farkındalık, içe dönmek, kaynağın kendisi olmamiz, dürüst ve açık olmamiz vb. Gerçekten de sevgili okurlar, bu soyut kavramların derin anlamlarını anlayarak yaşadığınız da her gününüzü bir mucize gibi yaşiyor oluyorsunuz.


Bu anlamda sizinle hemen izlediğim bir sanat etkinliğini paylaşmak istiyorum. Meşhur düşünür Voltaire”in ölümsüz eseri “Candide” i muzikal olarak sahnelerde izleme fırsatı buldum. Harika bir muzik ve gösteri şöleni içinde gecen 3 saat sonrasında zihnimde ve ruhumda kalan güzel tadı sizlere kısaca aktarmak istedim.


1759 yilinda yazilmiş bu eser, öylesine evrensel değerleri, öylesine güzel bir şekilde yansitiyor ki! Bernstein “in muzigi eşliğinde, renk cümbüşü ve sahneye ve biz seyircilere ılık havanın meyva kokuları geliyor adeta! Şiirsel bir atmosferde bulunmanın mutluluğunu yaşıyorum.


Candide eseri bizlerle, zihinsel boyutta neler paylaşıyor? Candide, eserin baş kahramanı Latince olarak ismini “candidus” yani “beyaz” kelimesinden alir. Bu bir diğer anlamiyla, masum, kirlenmemiş anlamına gelmektedir. Ve kahramanımız tüm eser boyunca, iyiliği, temizliği, iyimserliği sorgular seyahatlerı boyunca. Mentoru olan Pangloss ile iyimserliği sorğularlar yaşadıkları deneyimlerde. Ve sonunda tüm seyahatlerın ve arayışın içinde, Candide, sevdigi kadına kavuştuğunda, tüm arayışları bırakarak, masumiyetlerini bozmadan “kendi bahçemizi yetiştirelim, işleyelim” noktasına gelirler. Bir başka değişle, dışarıda bir arayış içinde olmadan, kendi sahip olduklarının kıymetini bilerek, kendi mutluluk ve hayatlarine sahip çıkma mesajını verirler hem kendilerine, hem de biz izleyenlere...


Elbette ki Voltaire”in bu büyük eseri ile ilğili pek çok seviyede yorum ve analiz yapılmaktadir, ancak benim alğım, kendime aldığım mesaj bir kez daha kendime dönmek, kendi kaynağıma dönme ihtiyaçını fark etmek oldu.


Sevgili okurlar, 2014 kendi bahçemizi işlediğimiz, kendi zenğinliklerimiz ile, elimizden gelenin en iyisini yaratabildiğimiz, harika bir yil olsun!


Sağlık ve neşe içinde güzel günler diliyorum.