Sevgili Okurlar,
Sevgili arkadaşım Özlem Kara bana bir mesaj atıyor ve gönderdiği video klipe bakmamı öneriyor! İşte o video klip sayesinde çok özel bir sanatçı ile tanışma fırsatı buluyorum!
Bu sanatçı, modern sanatın öncülerinden Maria Abramovic! Klipte, Abramovic’in karşısında oturan kişi, 20 yıl önce ayrıldığı ve sonrasında hiç görmediği eski eşi Alman sanatçı Uyan. Sanatçının çalışması, karşısında oturduğu kişilere koşulsuz sevgi vermesi hiç konuşmadan. Abramovic’in karşısına beklemediği şekilde, haberi olmaksızın eski sevgilisi Uyan oturuyor. 20 yıldır birbirini görmeyen çiftin gözlerindeki sevgi pınarı ve ışıltıları, kelimeler olmaksızın ikisinin bedenlerinden ve yüzlerinden yansıyan pırıl pırıl duygu dalgaları! Yaşlanan gözler, gözyaşları ve sonunda kavuşan eller!
Bu klip beni derinden sarstı öyle ki iki sanatçının gözlerindeki ve yüzlerindeki ifadeyi uzun süre unutamadım. Demek ki yıllar geçse de, içimize işleyen duygular hala aynı sıcaklıkta kalabiliyorlardı. Kalbimizin frekans boyutunun beynimize kıyasla çok daha yüksek olduğunu bildiğimiz için, izlediğimiz bu duygu selinin olağan olduğunu düşündüm izlerken kendi kendime..
Peki kimdi bu Maria Abramovic? Nasıl bir sanatçıydı ve neydi Ulay ile olan aşk hikayeleri?
Abramovic 1946 Sırbistan doğumlu bir performans sanatçısıdır. Modern sanatın ‘anneannesi’ olarak adlandırılan bir kimlik haline gelmiştir zamanla farklı sanatçı kimliği ile. Abramovic, sanatını, izleyici ve sanatçı arasında inceler. Sanatına yeni bir kimlik kazandırarak, izleyicileri de sanatının parçası haline getirir ve konular olarak özellikle, acı, acıya dayanıklılık ve vücudun fiziksel sınırlarını zorlamayı seçer.
1965-1970 yılları arasında Belgrad’da, Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olur. 1964 yılında evlerini terk eder ve çok disiplinli bir anne ile büyümek zorunda kalır. Abramovic, neredeyse 29 yaşına kadar gece saat 10 da evde olmayı bir kural olarak yaşadığını ifade eder!
1976 yılında ise Amsterdam’a yerleşir ve orada hayatının 12 senesini beraber yaşadığı sanatçı Uwe Laysiepen (Ulay) ile karşılaşır. Bu karşılaşmadan sonra, uzun süren bir çalışma dönemine girerler bu iki sanatçı kendi egolarını ve kendi sanatsal kimliklerini inceler ve bu konuları mercek altına alırlar. Ortak bir kimlik adı altında, adeta ikizler gibi giyinerek, bedensel sınırlarını zorlamışlar, eril ve dişil enerjilerin birleşimi adına pek çok sanatsal çalışma yaparlar.
Marina Abromoviç’le saatler boyunca bedenlerinin sınırlarını zorladıkları, kimi zaman galeri kapısında çıplak dikilerek gelenleri aralarından geçmek durumunda bıraktıkları, kimi zaman kendilerini galeri sütunlarına çarparak mekanın mimarisini değiştirdikleri, birbirlerine tokat attıkları, saçlarından bağlandıkları, Çin seddi üzerinde birbirlerine doğru yürüyerek ayrıldıkları işlerini bugün sanatseverlerin ilgi ile öğrendiği ve araştırdığı konular halinde.
Bu iki sanatçının ortak üretimlerinin ve de aynı zamanda da ilişkilerinin bitişi de, beraber oldukları dönem gibi oldukça enteresan ve anlamlı bir şekilde biter.
1988 yılında, gergin ilişkiler sonunda, Abramovic ve Ulay, ruhsal ve mistik bir yolculuk yaparak, ilişkilerini bitirmeye karar verirler. İkisi de Çin Seddini yürürler, ‘The Great Wall Walk’ ismi altında bir eser olarak isimlendirirler bu yürüyüşü. Her ikisi de, farklı yönlerden başlarlar ve ortada buluşurlar. Abramovic, bu çalışma ile ilgili şu şekilde ifade eder. ‘Yürüyüş, tam bir kişisel dram halini alır. Ulay, Gobi çölünden başlamıştı yürüyüşe, ben ise Sarı Denizden başladım. Her birimiz 2500 km yürüdükten sonra ortada buluştuk ve de birbirimize elveda dedik.’ Çin devletinden bu şekilde bir eser sergilemek için izin almak 8 yıllarını alır ve 8 yıl sonunda ise, ilişkileri zaten iyice bozulmuştur.
Özellikle New York’taki sergisi ile pek çok zihinde oldukça farklı düşünceler oluşturmuştu Abramovic. Yorumcu Dwyer (2010) ise, bu sergide sanatçının, izleyenleri sadece şimdiki ana çekmeyi hedeflediğini, Abramovic için de canlandırdığı performansın oluştuğu 731 saat 30 dakika boyunca anın içinde kalmayı hedeflediğini belirtir. ‘The Artist is Present’ sergisi, zaman ile ilgili tecrübe edinmeyi konu edinir. sanatçının kendisi ile yapılan röportajları okuduğumda ise, Marina, bu çalışmada, karşısında oturan herkese ‘koşulsuz sevgi’ vermeye çalıştığını ifade eder.
Bu insancıl ve sevgi dolu felsefenin yansımalarını Abramovic’in diğer eserlerinde de görmemiz mümkün. Şimdi ve buradayı deneyimlemek, koşulsuz sevgiyi yasamak ve yansıtmaya çalışmak! Abramovic’in performans sanatını biz sanatseverler saygı ve merakla takip etmeye devam ediyoruz!