Sevgili Okurlar,
Gecen hafta sizlerle, biz kadınlarla ilgili son dönemlerde okuduğum ve esinlendiğim noktaları paylaştım. Güncel hayatı takip etmek, hayata gecen yeni enerjiler ile dengelenmek hepimiz için oldukça değerli ve önemli! Huzurlu ve sakin bir zihinsel bütünlük için hayatın gerisinde kalmamak, yeniliklere ve farklılıklara sakin bir şekilde esnek davranabilmek bir meziyet olarak karşimiza çıkmakta.
Yeniliklere ayak uydurmak kadar, farklı kültür ve yaşantıları da tanıyabilmek, farklı insan ve toplulukların yaşam tarzlarına açık ve anlayışlı olabilmek, özellikle biz göçmenler için, kendimizi kabul etmek anlamına geliyor neredeyse. Bu anlamda da açık ve öğrenmeye istekli olmak, kapalı, esnek olmayan bir bakış açısı ile hayata ve beraber yaşadığımız kişilere bakmamak ne kadar önemli!
Esnek olmak, yeni ve farklı kültürlere açık olmak konusunda sizlere bu yazımda başka bir deneyimimi aktarmak istiyorum.
Geçen haftalarda, uluslararası bir seminere katıldıktan sonra, kısa bir süreliğine benim için çok enteresan gelen bir ülkeye gitme fırsatım oldu. Elbette ki, bu ülke ile ilgili siyasi ve politik anlamda pekçok yorum yapılabilir ancak ben bu yazımda bu ülkenin, yani Küba’nın sadece sosyal ve toplumsal durumu ile ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Küba, herseyi ile olağandışı, rengarenk, canlı, sıcacık bir ülke! Sizlere gözlemlerimi yazmak için aldığım küçük not defterine baktığımda,nerden başlasam bilemiyorum..
Öncelikle Kuba, farklılıkları ile, mutlaka görülmeye değer bir ülke! Sosyalist, kominist veya başka bir deyişle, Totaliter bir yönetim tarzı ile yönetilen bu ülkede tamamen kollektivist bir bakış açısı ile yaşıyor insanlar! Kollektivist olmak, Türkçe karşılık olarak, ortaklaşacılık, paylaşımcılık, toplumculuk, paylaşımcılık anlamına gelmektedir.
Çoğu toplumlarda, en küçük yaştan itibaren sistematik bir şekilde koşullandırma yapılır adeta ‘işbirliği ve kolektif çaba’ üzerine. Örneğin, ailelerin , çocuklarına paylaşımcı olmayı, eşyalarını paylaşmayı öğretmeye çalıştıklarını gözlemleriz çoğu zaman .Ortak yapılan eğitimler, dayanışma ve eşitlik konularının altını çizerken, sevgi ve saygı içinde yaşamanın önemi üzerinde durulur her zaman eğitim birimlerinde… İşte bu bakış açısının bir ürünüdür kolektivizm. ‘ Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ felsefesi ile, ‘ bir elin nesi var, iki elin sesi var’ düşüncesi ağar basar bu şekildeki toplumlarda…
İşte bu konularda Küba tek kelime ile örnek bir ülke.. Herkesin eşit olarak görüldüğü, bağımsız olabilmek için çok uğraşan bu toplumun insanları , günümüzde tüm ülkelerin karşısında hür ve özgür bir şekilde var olabilmekten ötürü çok gurur duyuyorlar. Tarihlerinde, ispanyaya karşı bağımsız olmak için uğraş ve sonrasında 1957lerdeki meşhur Küba Devrimi olayı var… Bu olaylar yaşanmış, bitmiş ancak hepsi bu toplumda müthiş renkler, ahenkler, motifler oluşturmuş!
Küba denince ilk akla gelen Che Guevara, purolar, salsa müziği, rengarenk araba ve renkli ve eski binalar… Zamanın içinde geri gidiyorsunuz… Hersey devrim öncesi hali ile sanki donmuş, herşey 1950lerin stili… Müziği, dansı adeta bir yaşam tarzı haline getirmişler… Sabah erkenden yollara düşüyor, horozlarla uyanıyorlar büyük şehirlerde bile olsa, kendi hayvanlarını besleme alışkanlıkları var. Yeni arabalar olmadığı için, eski arabaların bakımı ve kendileri de imkansızlıktan çok pahalı olduğu için, çoğu yerde, hala at arabaları ile hayatını idare ettiren kişilerin sayısı oldukça fazla!
Ülkenin sosyalizm sayesinde gelişmiş olan oldukça iyi işleyen bir sağlık sistemi var. Eğitim sistemi ile beraber sağlık sistemi de elbette ki bedava. Kübalılar, tüm yoksulluk ve çağın neredeyse gerisinde kalmışlık yaşamalarına rağmen, müthiş devrimci Fidel Castro’nun söylemindeki yaşantıyı yaşamışlar ve yaşıyorlar hala.. ‘ Biz en zor günlerimizi, hayatımızın neşesine, müziğe, hayat tarzımıza sarılarak atlattık!’
Eski Havana nın şehir dokusu harika! Evet ülke yoksul bir durumda. Özellikle Sovyetler birliği dağıldıktan sonra çok sıkıntılı bir dönem başlamiş Küba için. Amerikan ambargosu ise, hayatı oldukça kötü etkiliyor ancak insanlar hala mutlu, neşeli, güleryüzlü!
Tüm seyahatimin de beni en çok ilgilendiren kısmı, tahmin edebileceğiniz gibi bu nokta oldu! Neşe ve sıcaklık dolu, yardımsever insanlar ile tanıştık, yol arkadaşlığı yaptık. Kübalıların, gönülleri, ruhları çok açık! Meraklılar, neşeli ve her zaman doğallar! Bütünsel bakış açısını en rahat gözlemlediğim o rengarenk sokaklar oldu… Evlerin, kapılarının her zaman açık, komşuların her zaman birbirlerine sormadan bile rahatça girip çıkabileceği barınaklar olduğunu gördüm. Bir sokakta, herhangi birinden bir konu ile ilgili yardım istediğinizde, sokağın sonundaki kişiye bile olsa ulaşıp size yardım etmek istediklerini bizzat yaşadım! Bir sokakta yaşayan kişilerin adeta bir bütün ( tek bir parça ) gibi yaşadığını, soluk aldığını hissettim..
Heyecanlı, tutkulu, birlik ve bütünlük içinde yaşamayı öğrenmiş ve bu durumdan oldukça mutlu bir toplumu izleme sansına sahip olmuş oldum! Gördüğüm yerler, tanıştığım insanlar hepsi sıcacık halleri ile kalbime dokundu!
Bütünsel bakış, bütünsel olabilmek, karşı tarafa değer vermek, herkesin kendisini eşit hissedebilmesi harika duygu ve bakış açıları! Bunların hepsinin tadını çıkararak yaşayabilmek ne büyük mutluluk! Iste ben bu mutluluğun kısa bir süre için de olsa tadına bakabilmiş oldum!
Gelin yeni yıla yaklaştığımız bu günlerde, bütünsellik kavramlarına bir daha göz atalım! Bütünün hayrına neler yapabiliyoruz, sadece kendimiz için mi yaşıyoruz yoksa karşılık beklemeden birileri için faydalı olacak davranışlar içine giriyormuyuz?
Sevgili okurlar, hepimize hayata iyimser bakabileceğimiz bir hafta diliyorum!