KENDİSİNE liberal diyen bazı isimler, “AKP iktidarı Kemalist anlayışın bir versiyonu oldu” eleştirisini yükseltmeye başladı.

On yıldır iktidara büyük destek vermiş bu isimlerin yaptıklarını bir günah çıkarma olarak değil, gelinen noktayla ilgili bir tespit diye görmeli.

Farz edelim ki bu tespitleri de haklı, ama hele hele işi ta cumhuriyetin kuruluş yıllarına kadar götürmek doğru ve adil bir yaklaşım sayılabilir mi?

Eğer kuruluş yılları ile bugünün koşullarını aynı kabul ediyorsak, itirazım yok; o gün yaşananları her gün ipe çekmekte sonsuz haklılık bulabiliriz.

İyi güzel de peki, bırakın ileri demokrasiyi, demokrasinin d’sinin anılmadığı o yılların özgünlüğünü, dünyanın o günkü koşullarını nasıl unutacağız?

ELEŞTİRİDEN MUAF TUTUNCA

Cumhuriyeti kuranların tamamının, genç denecek yaşta askerler olduğu, tüm yaşamlarının savaşlarda geçtiği, koltuklara değil taşlar üstüne oturdukları, gaz lambası ışığında çalışarak devlet kurdukları, o gün dünyada ‘ileri demokrasi’ örneği tek ülke olmadığı vs., sıralamaya dahi gerek yok.

Aksine, kötülerinin yanında dünyada, ‘ileri’ sayılacak pek çok karar ve uygulamanın önderliğini de bu kadrolar yaptı.
Bunları geride bırakıp bugüne dönülecek olursa durum çok farklı.
O gün Osmanlı’ya tepki ile yoksulluk içinde ve güç koşullarda bir devlet kuranlara karşılık AKP, olanakları geniş, AB’ye aday, demokrasi yönünde önemli dönüşümler geçirmiş bir Türkiye devraldı.

AKP, kadroları ve halk tabanındaki desteğin yaygınlığı ile geçmişteki kavgaları, toplumdaki bölünmüşlüğünü yok etmeye aday iktidar imajı verince liberallerden, ‘askeri vesayeti kaldırma’ temelinde büyük destek aldı. 
Ancak liberallerin temel sorunu, iktidarı devralan kadroların, demokratik kültürden gelmedikleri, katı lider odaklı siyasal yapılanmalarda yetiştiklerini hep unutmayı yeğlemeleri oldu. 

Bu gerçeği göz ardı ederek, iktidara koşulsuz destek veren bu kesim, iktidarın zaman zaman çok görünür hal alan yanlışlarını da, “Fotoğrafın büyüğünü görmek” adına eleştiriden muaf tuttular.

KIYAS YANLIŞA DESTEK OLUR

Oysa, böylesi bir kültürden gelmiş kadroların eleştiriye saygı noktasına çekilmesi Türk demokrasisi adına en büyük kazanım olacaktı.
Liberaller, bunu yapmadıkları gibi AKP’ye eleştirel bakan platformlar, bireyler art arda bastırılırken ya sessiz kaldılar ya da cılız sözler etmekle yetindiler.

Ta ki, Bülent Arınç’ın ortaya koyduğu, “Sabretme politikası” görülene dek.
‘Sabır noktaları’ geçilip, ‘Kemalist kararlar’ diye nitelenen bazı uygulamalar yaşama geçirilmeye başlanınca ‘sabrın’ anlamı çözülür hal aldı.

Bu nedenle şimdi o liberaller, ‘Tek tip insan yetiştirmekten’, ‘Sadece kendine özgürlük istemekten’, ‘Kendi padişahlığını kurmaktan’, ‘AB değerlerinden uzaklaşmaktan’, ‘Baskıdan’, ‘Dayatmadan’ falan söz eder oldular.
Baştan dedim, iktidara yöneltilen bu eleştirileri yadırgamanın hiç anlamı yok, ancak bunu ‘Kemalizm’ kıyaslaması ile yapmak ciddi bir haksızlık olur.

Çünkü, o gün iktidardakileri uyaracak muhalefet de yoktu, demokrasi de, hukuksuzluklar çoktu, AB kriterleri daha doğmamıştı ve aşılmak istenen savaş koşulları yaşamın her alanında belirleyiciydi.
Bu gerekçelerle haksızlıklar, hukuksuzluklar hep sümen altına itilebiliyordu.
Bugünse “ileri demokrasiye” emsal gösterilecek ülkeler de, -kelaynak kuşuna dönmek üzere olsalar da- “Yanlış yapıyorsunuz” diyen bazı çevreler de var.

Bu koşullarda, ‘Kemalizm’ ile kıyas, ‘yanlışa devama’ destekten öte geçmez.
Çünkü, o günün dünyasında olmayan demokratik değerler bugün her yerde var.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)