CHP’nin demokratik/yasal haklarını kullanarak, Tandoğan’da düzenlediği mitingin iktidar çevrelerinde yarattığı rahatsızlığı doğrusu hiç anlayamadım.
Hele hele kesintisiz eğitim yasası çıkarılırken ‘sokak hakkını’ sonuna kadar kullananların eleştirilerini görünce şaşkınlığım daha da arttı.
Mitinge eleştirilerini günlerdir sürdürdüler, dün de ‘başarısız’ deyip durdular.
Söyleyeyim, seçim mitingi ile kıyaslanacak olursa evet, CHP’nin önceki günkü mitingi daha zayıftı ama seçim ortamı yok ve hafta arası.
Ancak gelin görün ki CHP mitinglerini, Cumhuriyet mitingleri üzerinden ‘tu kaka’ göstermek isteyenlere göre bu zayıflığın çeşitli gerekçeleri vardı.
En vicdanlı bilineni dahi hafta arası anımsatmasıyla, “Asker kışlasındaydı” derken haberler, “Falan paşalar yoktu, çünkü cezaevindeydiler” diye yazıldı.
SOKAK DIŞI ZEMİN KALMIYOR
Ortada gülünesi bir durum var; örneğin sanki AKP, daha dünkü seçimlerde Tandoğan’da miting yapmadı, CHP özellikle burayı seçiyor gibi yazdılar.
O bazı ‘demokratlar’ın daha çok incisi var ama mitinge bakışları bu oldu.
Sanki muhalefet kendini her kanalda en iyi şekilde anlatabilme hakkına sahip de buna rağmen meydanlara çıkıyor havasındalar bu ‘demokratlar’.
Defalarca yazdım, devam da edeceğim; muhalefetin kendisini ifade edeceği kanallar giderek daha fazla kısılıyor, iktidar yetkilileri oturuyor telefonun başına, “Aman ha, 4+4+4 Meclis Genel Kurulu’na geliyor. O görüşmeleri büyütmeyin” diye söz geçirebildiği medyaya mesaj yollamaya devam ediyor.
Muhalefetin sesi kısıldıkça da sokak dışında alternatif kalmıyor.
Yeter ki bu hak, demokratik ve yasal çerçevede kalsın/kullanılsın.
Böyle kaldığı sürece hiçbir sakınca da yok, aksine demokrasiyi geliştirir.
Tablo böyle olduğu sürece CHP mitingine yönelik eleştirileri, “Meydanlar sadece bizden olanların hakkı. Muhalefetin her yaptığı, halkı kışkırtmak, komplo düzenlemek” dışında görmek pek mümkün değil.
GÖRÜŞME SÜRELERİNDEKİ MESAJ
“Muhalefet, Meclis zeminini yeterince kullandığı halde sokağa döküldü” demek de haksızlık; çünkü yine söyleyeyim, teklifin Milli Eğitim Komisyonu’ndaki görüşmeleri, olumsuz bir örnek diye tarihe geçmiştir.
Başbakan Erdoğan ile CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun 13 Mart’ta partilerin grup toplantılarında açıkladıkları rakamlar da başka bir açıdan bunun kanıtı.
O gün Başbakan, “27 MADDELİ” 4+4+4 teklifi için şu rakamları verdi:
“Teklifi, Komisyon ve alt komisyon 91 saat 41 dakika görüştü. 342 konuşma yapıldı. 22’sini AK Partili, 30’unu CHP’li, 15’ini de MHP’li üyeler yaptı. Komisyon üyesi olmayan 104 milletvekili söz aldı. Bunlardan 4’ü AK Partili, 2’si MHP’li, 4’ü BDP’li; dikkat edin, 94’ü CHP’li.”
İki saat sonra da Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, “4+4+4 ile rövanşı alınıyor” demeye getirdiği “11 MADDELİ” kesintisiz eğitim tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşme süreleriyle ilgili şu rakamları açıkladı:
“23 komisyon üyesi 160 kez, komisyon üyesi olmayan 113 milletvekili de 496 kez söz istemiş ve konuşmuşlar.”
Kılıçdaroğlu, aynı konuşmasında; “Tekme yok, tokat yok” diye de eklemiş.
NOT: Kılıçdaroğlu’nun mitingde bağırarak hakarete varan ifadelerle Erdoğan’a, “Kafasının içinde beyin taşımayanlar”; “Pedagoji bilmez, cahil bir adam”; “Kendinden nefret eden biri”; ‘kindar’ı anlasak dahi, “Münafık, kindar insan dindar, mümin olmaz” demesi, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e de ‘korkuluk’ benzetmesi yapması hem şık değildi, hem de kendisinin terk etmesi gereken bir söylem olarak bir kez daha açığa çıktı.
(Hürriyet)