Diyarbakır'daki manzaranın özeti şu: Silahlar patlayınca inisiyatif yasal alanın elinden çıkıyor. BDP-PKK ilişkisinde güç Kandil'in eline geçiyor.
Daha Diyarbakır uçağına binmeden ilk haber geldi. Siirt’in Pervari ilçesinde PKK bir karakola saldırmıştı. 5 asker ve 3 PKK’lının yaşamını yitirdiğini öğrendik. Aktarmalı uçağımız Ankara’dan Diyarbakır’a kalkmadan önce bir haber daha geldi. Selamlaştığımız bir grup Diyarbakırlı işadamı, “Hani ilçesinde de emniyete bir saldırı olmuş” dediler.
Diyarbakır’dayım. Bu güzelim şehre bir hüzün çökmüş gibi. Belki biraz da günlerden pazar olduğu içindi bu sessizlik ama son yaşananlar belli ki bir karamsarlığa, bir durgunluğa neden olmuş. PKK saldırılarının sürdüğü bu günlerde herkes gibi bizler de Diyarbakır’da toplanan BDP’lilerin ne diyeceği konusunda merak içindeyiz.
Bir grup gazeteci, BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’le Diyarbakır’ın Gazi Köşkü’nde sabah kahvaltısı ettik.
Memleketin merak ettiklerini onlara sorduk. Her zaman olduğu gibi arada kalmanın sıkıştırdığı bir ruh hali yansıyordu açıklamalarına. “Öcalan, ‘Tamam anlaştık’ dediği halde PKK Silvan saldırısını neden yaptı” sorumuzun cevabını şöyle aldık: “Acaba bu, PKK saldırısı mıydı? O bölgeye asker hiçbir zaman girmezdi. Orası PKK’nın alanıydı. Mola yeri değildi.”
Yani şunu ifade ediyorlardı: Asker o bölgeye tesadüfen gitmemişti ve çok sayıda askerin ölümüyle sonuçlanacağını bilerek oraya gitmiş olması, mola vermesi bir kasıt amacı taşıyor olabilirdi. Süreci açmaza sokmak isteyenlerin ‘oyunu’ olabilirdi. Ankara’daki saldırıyı ise izah edemiyorlardı. Kabul etmiyorlardı.
‘Hükümete danışmanlık
Selahattin Demirtaş, “Hükümet bizi dinlemek, bizim birikimimizden yararlanmak istemiyor. Kürt sorununu en iyi bilen, en iyi tahlil edebilecek olan biziz. Bizden bu konuda yardım istesin en iyi danışmanlığı biz yaparız. İlk danışacakları biz olalım. Çözüme de katkısı olur.”
Gültan Kışanak, gerilimin adım adım geliştiğine dikkat çekti. “Referandum sırasında 46 cenaze kaldırdık. Biz uyarıyorduk, kimse umursamıyordu. PKK’nın eyleme geçeceğinin işaretleri geliyordu. Hükümet referandum kampanyası sırasında da seçim sırasında da sertlik yanlısı bir üslup tutturdu.” “Seçimler sırasında tek başına yüzde 10 barajının düşürüleceği sözü bile, gerginliğin azalması için yeterdi” diye söze girdi Selahattin Demirtaş.
Öcalan konusu
Herkesin son dönemde sıklıkla üzerinde durduğu bir noktayı sorduk: “Öcalan’ın ‘Tamam anlaştık’ dediği gün PKK Silvan’ı neden yaptı? Burada bir gariplik yok mu?” Bu soruya özetle şöyle bir cevap geldi: Öcalan hükümete, Meclis’e bir ‘Üçlü Protokol’ önerdiğini ve üzerinde anlaştıklarını açıkladıktan sonra bu ‘protokol’e görüşmeleri yürüten MİT yöneticilerinin de olumlu baktıkları söylenmiş. ‘Protokol’ Kandil’e de gidiyor, KCK bir iki ek yaparak ‘Protokol’ü kabul etmiş. İşte bu noktada hükümet (tabii ne gibi tezler öne sürmüş olabilir onu bilmiyoruz) protokolü reddetmiş. (Bilebildiğimiz, gazetelere yansıyanlardan anlayabildiğimiz kadarıyla bu reddin ardından PKK saldırıları başladı.)
‘MİT-PKK görüşmeleri başlasın’
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “MİT-PKK görüşmeleri yeniden başlayabilir” açıklamasını da sorduk. “Evet görüşmeler bir an önce başlamalı” karşılığını verdiler. Açıklanan görüşme tutanaklarına kamuoyundan olumlu tepkiler geldiğini, bunun umut verici olduğunu söylediler.
“Meclis’e gidecek misiniz” sorusunun cevabını salı günü Diyarbakır’da yapacakları toplantıda netleştireceklerini ifade ettiler. “Tabii bütün bu süreç boyunca Öcalan-devlet ilişkisi nasıl gidiyor bunu bilmiyoruz” açıklamasını eklediler. BDP’lilerin bu noktadaki bir yorumu da şu şekilde: “PKK saldırınca devlet de Öcalan’ı rehine olarak görüyor ve onu tecrit ediyor.”
Diyarbakır’daki manzaranın özeti çoğu zaman olduğu gibi gene şu çerçeve içinde yapılabilir: Silahlar patlayınca inisiyatif yasal alanın elinden çıkıyor. Bu nedenle BDP-PKK ilişkisinde güç Kandil’in eline geçiyor.
Gözleri daha çok Kandil’de...