Hollanda Türk toplumu olarak, 1986 yılından itibaren yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkı verildikten sonra, onlarca seçim yaşadık. Hollanda’da 1980’li yılların sonları ve 1990’lı yıllar, Türklerin siyasi katılım açısından en hareketli yıllarıydı. O yıllarda, hemen hemen her siyasi partide, lokal-eyalet-parlamento ve Avrupa Birliği seviyesinde Türk kökenli temsilcilerimiz vardı. Türkler olarak, siyasi katılım sürecine sanki çok hızlı giriş yapmıştık. Bu girişimimiz bir müddet devam etti.


Sonraki yıllarda, Türk kökenli vekiller ve vekil adayları, sözde Ermeni soykırımını tanıma dayatmasıyla karşı karşıya kaldılar. Ayrıca, farklı şekillerde geleneksel siyasi partilerde sorunlu bir süreç yaşandı. Seçim dönemlerinde, gerek listelerin hazırlanmasında, gerek bazı siyasi partilerin kongrelerinde, gerekse seçilen bazı Türk kökenlilerin davranışlarında, Türkler sanki hayal kırıklığı yaşadılar. Yaşananlar, Türklerin yavaş yavaş siyasi katılım sürecinde gerilemelerini beraberinde getirdi. Buna rağmen, Türk kökenli adaylar, siyasi katılımın her düzeyinde, farklı siyasi parti listelerinde yer aldılar.

Böylece, 35 yıldır, Hollanda Temsilciler Meclisinde, her dönem, seçilen Türk kökenli milletvekilleri oldu.

Önümüzdeki günlerde, 15, 16, 17 Mart tarihlerinde yapılacak olan Hollanda Temsilciler Meclisi seçimleri için de, farklı siyasi partilerde, bir çoğu tercihli oylarla seçilebilecek Türk kökenli adaylar var. Vekil adayları, zamanın ruhu gereği, genellikle sosyal medyadan, Hollanda Türk toplumunun oylarına talip oluyorlar. Türk kökenlilerin seçilmesi, Türklerin sandığa gitmesi, belki de stratejik olarak oylarını kullanmalarıyla olacak. Bu süreçte, siyaset-medya-sivil toplum/gönüllü kuruluşların ortak çalışması ve gayret göstermesi önem arz ediyor.

Türklerin siyasi katılım sürecinde, eskiden yapılan seçim kampanyalarında, bu üçlünün büyük bir dayanışma içinde çalıştıklarına şahit olmuştuk. Türk toplumunun sandığa gitmesi, oy kullanması yani siyasi hareketlilik, seçimlerin olmazsa olmazıdır. Elbette, vekil adaylarının, seçmenlerle sıcak ilişkileri, kampanya sürecinde yapılan televizyonlarda yapılan tartışma ve tanıtım programları, Türkçe medyanın ilgisi, siyasi katılımın için önemlidir. Yaklaşan seçimler için, eski yıllardaki gibi olmasa bile, söz konusu üçlü çalışma, şartlara göre yapılıyor elbette.

Siyasi katılım süreci, her ne kadar seçimden seçime, basın bildirisi yayınlayıp, Türk toplumunun sandığa gitmesi için çağrı ile sınırlı olmasa da, bazı çatı kuruluşları, son seçimler için de açıklama yaptılar.


Bunlardan bir tanesi, kısa adı IOT olan Türkler için Danışma Kurulu’nun “17 Mart seçimlerinde oylarımızı nasıl belirleyeceğiz, hangi sorulara yanıt arayacağız?” başlıklı bildirisidir. IOT, Hollanda’da son yıllarda yaşanan sorunlar ve farklı kesimler arasındaki eşitsizliğe dikkat çekiyor. IOT : “Son aylarda yaşanan çocuk parası skandallarını hepimiz biliyoruz. İnsanlara etnik kökenine göre nasıl muamele yapıldığı, ne gibi zorluklar yaşatıldığı ayrıntılarıyla ortaya çıktı. Yabancı kökenliyseniz vergi dairesi tarafından kontrol edilme ve haksız yere araştırmaya tabi tutulma şansınız yüksek oluyor. Ayrımcılığın sadece vergi dairesiyle sınırlı olmadığı ve diğer kurumlarda da etnik kökene dayalı ayrımcı uygulamaların olduğu yönünde sinyaller bulunuyor.” diyor.


Diğer taraftan, Hollanda’da 30 yıla yakın siyasi tecrübesiyle, Türkevi Topluluğu sekreteri Ahmet Suat Arı ise, “Analizlerden çıkan sonuç: Eğitim, sağlık ve alım gücü öncelik” başlıklı köşe yazısıyla, siyasi partilerin önceledikleri konulara dikkat çekiyor.
Arı: “Programları analiz edilen 10 partinin hepsinin devlet giderlerini önümüzdeki iktidar döneminde artıracakları anlaşılmaktadır. Özellikle eğitim ve sağlık sektöründe büyük bütçe artışlarının olacağı ve alım gücünün ciddi manada iyileştirileceği analiz sonuçlarında görülmektedir. Hemen hemen bütün partilerin ekonomik yatırımların ağırlıkta olduğu maliye politikalarıyla bütçe açığını daha da büyütmeyi hedefledikleri tespit edilirken, bütün bu planların korona kaynaklanan derin kriz yüzünden oldukça belirsiz olduğuna işaret edilmektedir.” yorumunda bulunuyor.


Dolayısıyla, Hollanda Türk toplumunun, 17 Mart Temsilciler Meclisi seçimlerinde, dikkat etmeleri gereken iki genel konu ortaya çıkıyor. Yani seçim programlarını incelerken göz önünde bulunduracağımız konular arasında, yabancı kökenli Hollandalıların karşı karşıya kaldıkları ırkçılık ve ayırımcılık, önemli bir kriter oluşturuyor. Ayrıca, Hollanda’nın karşı karşıya kaldığı devlet giderleri, vatandaşın alım gücü ve işletmelere getirilecek ilave yükler de bir diğer konu. Seçimlere günler kala, siyasi partilerin her iki konudaki politikaları çok daha belirgin olacak. Bu da bize, hangi siyasi partiyi tercih edeceğimiz hususunda bir fikir verecek.

Veyis Güngör
3 Mart 2021