MERHUM Erbakan’ın mirasçıları arasındaki kavga geleneğimizdeki sağlıksız unsurun dışavurumudur: “Dava” ile “para”nın birbirine karışması sorunu! Merhum Türkeş’in mirasçıları arasında da benzer sorunlar yaşanmış fakat hukuki yönü zamanaşımına uğramıştı.

Aile benzeri küçük geleneksel topluluklarda güvene dayalı bağış geleneğimizi, “dava için” parti ve vakıf gibi büyük kuruluşlarda devam ettirmek böyle büyük sorunlara yol açıyor. Bir partiye, bir vakfa elbette bağış yapılabilir. Fakat kanuni deflerlere kaydedilmeden, onaylı makbuz alınmadan sadece bir “yüce kişi”ye güvenerek para toplanırsa, “dava”nın parası ile “yüce kişi”nin parası karışıyor, içinden çıkılmaz hale geliyor.
Bazı şirketler adına böyle “usulsüz” para toplanmasının yol açtığı faciaları da yaşamış bir toplumuz biz!
Milli Görüşçü anlatıyor
Uzun süre Erbakan’la çalışmış ama artık ayrılmış bir siyasetçi anlattı. Milli Görüş hareketinde Erbakan hayattayken de bu kayıt dışı paralar sorunu konuşulurmuş; fakat “hiçbirimiz gidip hocaya söyleyemedik, parti kurullarına getirmedik, kendi aramızda yakındık” diyor:
“Parti deflerlerine sadece hazine yardımları ve resmi aidatlar yazılırdı; Anayasa Mahkemesi bunları incelerdi. Büyük para akışı Hoca’nın şahsına güvenilerek yapılırdı. Aslını hiçbirimiz bilmezdik... Oğuzhan ağabey de bundan yakınırdı ama gidip Hoca’ya söylemezdi.”
Muhatabım bu kayıt dışı para akışının ‘mutemet kişiler’ üzerinde toplanarak Erbakan’ın emrine amade tutulduğunu anlattı.
İşte eleştirdiğim siyasi kültür budur: Ataerkil bir baba gibi, lider mevcut otoritesiyle yetinmiyor, hareketin mali kaynaklarını da şahsen elinde tutuyor... Ve ‘çocuklar’ da bunu kabulleniyor!
MHP geleneğinde Bahçeli bu alışkanlığa son verdi, çok iyi etti. Milli Görüş hareketi ise zaten neredeyse sıfırlandı, şimdi “dava paraları”nın akıbeti tartışılıyor.
Neden daha çok sağda?
Erbakan ailesindeki miras kavgası, “dava için” toplanan ve mutemet kişilerin üzerinde tutulan servetin paylaşımıyla ilgilidir. İsimlere ve olayın ayrıntılarına girmiyorum. Şu soruyu gündeme getirmek istiyorum: Siyasette olsun sosyal faaliyetlerde olsun, bilinen örnekler neden daha çok sağ kesimde ortaya çıkıyor?!
Bunun sebebi, geleneksel güven ve yardım geleneğinin doğal olarak sağ kesimde daha güçlü olmasıdır. Daha kolay güveniyorlar, peşlerinden gittikleri insanları daha kolay idealize ediyorlar. Geleneklerde aile reisine, mahallenin büyüklerine, şeyhe, aşiret beyine güven güçlüdür. Bunlar tarihteki modellerle bütünleştirilerek algılanır; devlet ve özel işlerinde ayrı mumlar kullanan Hz. Ömer veya efsanevi “kağan” figürü gibi...
Kayıt dışı günah!
Halbuki, çok büyük rakamların söz konusu olduğu parti, şirket, vakıf gibi büyük organizasyonlarda para hareketlerinin sadece güvene dayanarak kayıt dışı yürütülmesi böyle büyük problemlere yol açmaktadır. Suiistimale de fevkalade müsaittir.
Dindarlara hatırlatayım, Kuran-ı Kerim’de para hareketlerinin mutlaka yazılı belgeye bağlanması emredilmiştir. (Bakara, 285)
Aile ve yakın dost çevresindeki yardımlaşmalar dışında, maliyece onaylı makbuzu, düzgün tutulan onaylı defterleri ve resmi denetimi olmayan hiç kimseye, hiçbir kuruluşa “dava için” para vermeyin...
Çağımızda kimse Hz. Ömer de değildir “kağan” da değildir. Kurumların başlarındakilerin dürüstlüğü ancak demokratik denetim ve şeffaflıkla mümkündür.

(Hürriyet)