28 Şubat, millî iradeye, milletin inanç ve değerlerine indirilmiş kalleşçe bir darbedir. Bu dönemde, aydınların bir kısmı korkarak köşelerine çekilmiş; ne yazık ki büyük çoğunluğu da hiç utanmadan 28 Şubat şakşakçılığı yapmıştır. Yıllardır irtica yaygaracılığı yapan lâikçi jakoben kesim, dindar halk kitlelerine alçakça saldırmış ve mazlum halk, darbecilerin insafsızlığına terk edilmiştir.

O günlerde \'Batı Çalışma Grubu\' (BÇG) cuntasına karşı \'Demokrasi Çalışma Grubu\'nu (DÇG) kurmuş; bildirilerle, açık oturumlarla, konferanslarla ve demokrasi konusundaki çalışmalarla, darbecilere karşı mücadele etmiştim. Demokrasi ve insan hakları konusunda yaptığım konuşmalar sebebiyle, cuntacıların talimatıyla DGM\'lerde ve Ağır Ceza Mahkemeleri\'nde aleyhimde yüzlerce dâvâ açılmıştı.

Bu, Türkiye\'de demokrasi ve millî irade şuuruyla \'sivil itaatsizliğin\' geliştirilmesi mücadelesiydi. Zira bütün kurum ve kurallarıyla işleyen tam bir demokrasiye ulaşabilmek ve antidemokratik müdahaleleri engellemek, ancak halkın demokratik hak ve hürriyetlerine sahip çıkmasıyla mümkün olabilirdi.

***
28 Temmuz 1997\'de, önce başta DGM Başsavcılığı\'na olmak üzere, bütün yargı ve yürütme mercilerine, yazılı olarak 28 Şubat Darbesi\'ni şikâyet etmiş ve şikâyetimi delillerle belgelendirmiştim. 31 Temmuz\'da da Demokrasi Çalışma Grubu olarak düzenlediğimiz basın brifinginde ise, 28 Şubat Cuntası\'nı, Orgeneralinden Başçavuşuna kadar açıklamış ve çalışma yöntemlerini belgeleriyle birlikte dağıtarak anlatmıştım.

Bunun neticesinde, ihbar ettiğim darbeciler hakkında hiçbir işlem yapılmadığı gibi, bu ihbarda bulunduğum için ben gözaltına alınıp Ankara DGM\'de yargılanmıştım. DGM\'de yaptığım savunmanın sonunda şunları söylemiştim: \'Sayın Başkan, bugün sizin önünüzde olması gerekenler, benim haklarında suç ihbarında bulunduğum ve sekiz aydır Türkiye\'deki normal meşru, demokratik devlet düzenini değiştirmek için, Anayasa\'yı tağyir ve tebdil etmek için, TBMM\'nin yetkilerini almak için, Hükûmet\'in yetkilerini gasp etmek için, bölücülük yapmak için uğraşan darbecilerdir, cuntacılardır. Elbette bir gün bu millet mutlaka bu darbecileri, bu cuntacıları, bu demokrasi düşmanlarını muhakeme edecek bir mahkeme bulacaktır ve onları mutlaka mahkûm edecektir.

Aradan 15 yıl geçtikten sonra 28 Şubatçı Darbeciler hakkında soruşturma başlatılması, ilahî adaletin ve gecikmiş demokratik hukuk devletinin tecelli etmeye başladığını göstermesi bakımından memnuniyet vericidir.

\'Post modern\'
gibi yakıştırmalarla 28 Şubat\'ı sulandırmaya çalışmayalım. 28 Şubat, rahmetli şehit Menderes ve arkadaşlarının idamı mahfuz kalmak üzere, bugüne kadar yapılmış en kalleşçe ve alçakça darbedir. Darbe sürecinin başından sonuna kadar en ağır suçlar işlenmiştir. Bazılarını kısaca sayalım:
1. Darbe öncesi ortamı hazırlamak için medya ile kol kola \'irtica\' senaryoları hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur.
2. 4 Şubat 1997 sabahı Ankara-Sincan\'da Hükûmet\'e karşı tanklar yürütülmüş ve daha sonra hayasızca \'balans ayarı\'ndan bahsedilmiştir.
3. 28 Şubat MGK toplantısında Başbakan\'a ve mevcut Koalisyon Hükûmeti\'ne, tehdit ve şantajla baskı yapılmıştır.
4. TSK içinde, tamamen \'illegal\' şekilde, Deniz K.K.\'dan başlayarak bütün birliklere kadar uzanan \'Batı Çalışma Grubu\' (BÇG) cuntası kurulmuştur. Bu cuntanın kuruluşu konusunda hiçbir yasal dayanak yoktur.
5. Halkımız, teker teker fişlenerek bölücülük yapılmış; kişiler arasında, sağcı, solcu denilerek mezhep ve etnik menşe, inanç grupları bakımından ayrımcılık yapılmıştır.
6. BÇG Cuntası, Suriye\'deki Nusayrî azınlığın tahakkümünü örnek alarak mezhepçi bir yapılaşmaya gitmiştir.
Yüce Allah, aziz milletimizi, o karanlık günleri tekrar yaşamaktan korusun.

(SABAH)