Biz kovalım da bu yatırım başka bir ülkeye mi gitsin? Devletin alacağı vergiyi, yatırımın Türkiye’de sağlayacağı istihdamı, getireceği know how ve pazarlama tekniklerini, ihracatla kazandıracağı dövizleri başka bir ülke mi alsın?!
Peki Türkiye’yi sömürmeyecek mi?!
Fakat “sömürü” ne demek? Hem
kendisi kâr edecek hem biz yukarıda saydığım yararları sağlayacaksak buna sömürü denilebilir mi? Ortaklık, ticaret falan demek daha doğru olmaz mı?
Emperyalizm ve sermaye
Günümüzde milliyetçilik, vatanseverlik, antiemperyalizm, Kuvay-ı Milliyecilik gibi kavramları doğru değerlendirmek için çağımızdaki sermaye hareketlerini doğru görmek gerekir. CHP’de biri “Kemalist”, öbürü “sosyal demokrat” iki damar varsa, doğru bir program geliştirmeleri için de bu meseleyi iyi incelemeleri lazımdır.
MHP’den bahsetmiyorum çünkü MHP hiçbir zaman kategorik olarak yabancı sermaye karşıtı olmadı.
Uluslararası sermaye hareketlerinin “emperyalizm” sayılması Sol Kemalistlerle ortodoks Marksistlerin görüşü oldu.
Lenin’in emperyalizmi “sermaye ihracı” olarak tanımlaması zamanı geçmiş bir teoridir. Bugünkü “küreselleşme” çağında sermaye hareketleri farklıdır. Sosyalist ekonomilerin çöküşü, Lenin’in bu teorisinin de çöküşüdür.
Atatürk ve yabancı sermaye
Sol Kemalistler emperyalizmden bahsederken Atatürk’ün Lenin’e benzeyen kalpaklı fotoğrafıyla, Milli Mücadele sırasındaki bazı sözlerinden başka referansları yoktur! Atatürk’ün o sözleri Milli Mücadele’de Sovyetler’den ve İslam dünyasından yardım almak içindi. Zaferden sonra o söylemi bırakmış, Batı’ya yönelmiştir. Lozan devam ederken, Batı sermayesine çağrıda bulunmak için İzmir İktisat Kongresi’ni toplamıştır.
Atatürk’ün temel tercihi Batı’dır. Batı’dan borç ve sermaye almak için çalışmış, Amerikan Ford şirketinin Türkiye’de otomotiv yatırımı yapması için gayret etmiştir. Yabancı sermayeye açık olma konusunda Atatürk, İnönü, Bayar aynı fikirdeydiler.
1930’larda dünya ekonomisinin niteliği de kapasitesi de bugünkünden çok farklı ve kısıtlıydı. Atatürk, emperyalizmi askeri güç kullanarak bir ülkenin işgal edilmesi olarak tanımlamış, Lenin gibi “sermaye ihracı”nı emperyalizm saymamış, üzerinde bile durmamıştır.
CHP 1970’lerde kapıldığı yabancı sermaye karşıtlığını çoktan bırakmıştır, geri dönemez.
Açık toplum
Bugün ülkeye yarar sağlayacak bir iktisat politikası geliştirmenin önşartlarından biri, dünya ekonomisine 19. yüzyıl teorileri değil, çağımızın dinamikleri açısından bakmaktır. Yabancı sermaye için uygun gördüğünüz şartları koyabilirsiniz ama toptan “emperyalizm” diye bakmak zamanı geçmiş bir görüştür.
Uluslararası ekonomi “emperyalist” ise yapacağınız şey Kuzey Kore gibi kapılarımızı kapatmaktır! Öyle değil de uluslararası ekonomi bir imkân ve rekabet alanıysa yerimizi ve payımızı büyütmeye çalışacağız. Bu, uluslararası hukuku benimsemeyi, uluslararası kurumlara daha çok katılmayı, uluslararası ilişkilerimizi daha çok geliştirmeyi gerektirecektir elbette.
Meselenin temelinde “açık toplum” veya “kapalı toplum” tercihi vardır. Refahın da özgürlüğün de ancak “açık toplum”la mümkün olduğu aritmetik kesinlik gibi ispat edilmiştir.
Onun için ben Volkswagen ve Hyundai’nin Türkiye’ye yatırım yapmasını “iyi haber” olarak görüyorum, çok iyi haber.