Son dört yıldan beri, bağımsız yargının cesurane yürüttüğü Ergenekon ve Darbe soruşturmalarında yargının daima destekçisi oldum. İddianamelerin gereğinden fazla uzun yazılması, tutukluluk halinin çok fazla genelleştirilip uzatılması ve adlî yargılanma usullerinin bazı hallerde çiğnenmesine rağmen, özel yetkili savcıların ve özel yetkili mahkemelerin yanında oldum.
Lâkin, bu son MİT soruşturması olayında görüldüğü gibi, bazı özel yetkili yargı mensuplarının ellerinde taşıdıkları adalet kılıcını gelişigüzel salladıkları ve \'Ali kıran baş kesen\' rolüne soyundukları görülmektedir. Muhtemelen iyi niyetli de olsa, bu durumu hoş görmemiz ve kabullenmemiz mümkün değildir. Zira bu kelimenin tam mânâsıyla bir \'Devlet Skandalı\'dır.
CMK\'nın 145\'inci maddesinde düzenlenen ifade veya sorgu için çağrının ve 251\'inci maddesinde düzenlenen özel suçlar için yapılan soruşturmanın da bir genel hüküm olduğunu ve MİT Teşkilât Kanunu\'nun 26\'ncı maddesindeki özel hükmü geçersiz kılamayacağı bilinmez mi? (Hâlâ bunu savunan hukukçular olduğunu görüyor ve onlar adına utanıyorum).
MİT, dünyanın en başarılı ve önemli istihbarat kuruluşları arasında ön sıralarda olan millî bir kuruluşumuzdur. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Teşkilât içindeki tecrübesi fazla olmamasına rağmen üstün performansı, çalışkanlığı ve vatanseverliği ile görevini bîhakkın ifâ etmektedir. O\'nun döneminde terör örgütü PKK-KCK ile mücadelede çok başarılı olunmuş ve teröristler köşeye sıkıştırılmıştır. Selefi Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş de iyi yetişmiş, tecrübeli ve vatansever yöneticilerdir. Bu gibi şahsiyetleri Kanuna aykırı şekilde suçlu sıfatıyla sorguya çağırmak ancak terör örgütünü ve Türkiye\'nin düşmanlarını memnun edecektir.
Herkesin haddini bilmesi, yetki ve sorumluluğunu aşmaması gerekir. Bu konuda vakit geçirmeden varsa hukukî boşlukların da doldurulması lâzımdır.
Millî İstihbarat Teşkilâtı, millî güvenliğimizin teminatı ve milletimizin göz bebeğidir.
(SABAH)