BAŞBAKAN Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e “Türkiye bize muhtaç, ABD ne isterse yapın” diyen küstah Amerikalı Senatör Joe Biden, bugün ABD Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’deki temaslarına başlıyor!
İkisi de rahmetli oldu, Ecevit ve İsmail Cem, Öcalan’ın yakalanmasından yedi ay sonra, Clinton’ın davetiyle, 26 Eylül 1999’da Amerika’ya gitmişlerdi. Clinton’ın partisinden Senatör Joe Biden, Kıbrıs konusunda Türkiye’yi sıkıştırmak istemiş, hem Ecevit’ten hem İsmail Cem’den hak ettiği cevabı almıştı. Bu olay, 1 Ekim 1999 tarihli Hürriyet’in “Densize azar” başlığıyla manşetiydi. İnternete girip okuyabilirsiniz.
Bugün farklı
Bugün, Joe Biden yine Demokrat Parti’den Amerika’nın ikinci adamı, ‘vice president’ olarak Türkiye’deki temaslarına başlıyor, Ankara’daki görüşmelerinden sonra İstanbul’da Küresel Girişimcilik zirvesine katılacak. Zirve bilhassa Ortadoğu ekonomileri ve Ortadoğu’da girişimci orta sınıfın gelişmesi açısından önemli. Piyasa ekonomisinin gelişmesi toplumlarda demokrasi talebini artırdığı için, “girişimcilik” kavramının uzun vadede stratejik bir işlevi de vardır.
Demokraside olduğu gibi piyasa ekonomisinde de Türkiye bölgesinin öncüsüdür.
Böyle bir süreçte, Joe Biden Türkiye’ye gelmeden önce Danışmanı Tomy Blinken’in ağzından Türkiye’yi övüyor, Türkiye’yi “Arap Baharı”nın ulaşması gereken bir “örnek” olarak zikrediyor.
Belki daha ‘tipik’ olanı, Biden’in çantasında “Türkiye’ye 3 adet Süper Kobra savunma helikopteri verilmesi, 4 adet predatörün İncirlik’e yerleştirilmesi” gibi dosyalar var. Bunun terörle mücadeledeki önemi açık...
Elbette gündemde Suriye, İran, İsrail’le ilişkiler gibi konular da önemli olarak yer alıyor.
Türkiye ve Batı
Dünkü ve bugünkü Biden arasındaki farklar, çok şeyi ifade ediyor. Evvela, “Taçlanan baş akıllanır” kuralı, yani sorumsuz popülist senatörle sorumlu ‘vice president’ arasındaki davranış farkı...
Daha önemlisi, Türkiye’nin yükselen ekonomik ve diplomatik gücüdür. Günümüz dünyasındaki enerji sorunları ve “Arap Baharı” hareketleri Ortadoğu’nun önemini ve Türkiye’nin bölgedeki rolünü daha kritik hale getirmiştir.
Amerikan Başkan Yardımcısı bunu görmezlikten gelebilir miydi?
Türkiye de ABD’nin ve Batı’nın önemini görmezlikten gelemez. Sadrazam Âli Paşa’nın “Avrupa milletler ailesine dahil olmak” siyaseti, Atatürk’ün Lozan günlerinde başlattığı “Avrupa Türkiyesi” siyaseti, İnönü ve Menderes’ten beri izlediğimiz NATO ve Ortak Pazar (AB) siyaseti... Yüz yılı aşkın devamlılık, kişilerin tercihinden çok jeopolitiğin bir sonucudur ve devam etmektedir. Türkiye’nin hem önemi artan Ortadoğu’ya açılması hem Suriye gibi kritik konularda Batı ile paralel hareket etmesi de jeopolitiğin gereğidir, doğrudur.
Kritik sorunlar
Öbür yandan, çağımızda insan hakları, tutukluluk süreleri, evrensel özgürlükler ve basın hürriyeti gibi konular da artık “hukuk”la sınırlı kalmıyor; dış politikada da stratejik faktörler haline gelmiştir. Bu alanlardaki sorunlarımız sadece ‘haksızlık’ olarak kalmıyor, uluslararası camiada bizi sıkıntıya sokuyor.
Biden’le bu konular da görüşülecek.
Amerikan Başkan Yardımcısı Biden, Barzani ve Talabani ile görüşerek Türkiye’ye geliyor, Türkiye’den Atina’ya geçecek.
Ne kadar kiritik konuların konuşulacağı belli. Tartışmalı kalacak konuların yanında pozitif gelişmelerin de olacağını umuyorum.
İyi ki Türkiye “75 cent’e muhtaç” bir ülke değil artık.