DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu başlangıçta dış politikamıza yeni boyutlar getirdi diye genelde övülürken, şimdi eleştiriler daha yoğun.
‘Komşularla sıfır sorun’ politikasının iflas ettiğini, gücümüzü aşan politikalarla Türkiye’yi sıkıntıya soktuğunu söyleyenler az değil. Davutoğlu’nun politikalarına bir genel, bir Suriye bağlamında bakmak mümkün.
Davutoğlu’nun Asya ve Afrika’ya açılma konusundaki aktivizmi doğru bir politikadır. İhracatı 140 milyar dolara yürüyen Türkiye için yeni ekonomik alanlar gerektiği gibi, küreselleşen dünyada dış politikamıza da yeni ufuklar lazımdır mutlaka...
Bakın, AB’ye ihracatımız beş yılda yüzde 56’dan yüzde 40’lara düşerken, Ortadoğu’ya ihracatımız yüzde 14’ten yüzde 30’un üstüne çıktı. Bu olmasaydı küresel krizden çok daha ağır etkilenmez miydik?
Suriye’de diplomatik kumar!
Davutoğlu’nun Suriye politikasındaki aktivizmine gelince... Esad uzunca bir süre iktidarda kalırsa, bu Türkiye’nin sadece itibarını sarsmayacak, Ortadoğu’ya açılan bir penceremizi kapatacağı gibi, terör sebebiyle güvenliğimizi de tehdit eden bir faktör olacaktır!
Peki, ya Esad giderse?!
Prof. Davutoğlu’nun bir sözü vardır: “Dış politika süreçlerini bir dönemin fotoğrafına değil, öncesine ve sonuçlarına bakarak değerlendirmek gerekir.”
Suriye ile ilgili olarak söylenen de şudur:
“Türkiye Suriye’nin geleceğine dönük politika izliyor, yarınki Suriye rejimi Türkiye’ye dost olacaktır. Esad’ın yanında olsaydık Türkiye’ye düşman bir ‘yarınki Suriye’ inşa etmiş olurduk!”
Davutoğlu’nun Suriye konusundaki aktivizminin dozu eleştirilebilir ama sürecin sonunda bu diplomatik kumarın kazanılması ihtimalini hiç küçümsememek lazım.
‘Evimizde oturalım’ mı?
Suriye ile 911 km sınırımız var, Irak’la birlikte 1348 km!... “Türkiye’nin güvenliği için hayati derecede önemlidir bu sınırlar.”
Öyleyse evimizde oturalım, karışmayalım!
Fakat Ortadoğu sosyolojisi seni evinde rahat bırakmıyor, işte sınırla ilgili güvenlik sorunlarımız ve kendi sosyolojimizdeki hassasiyetler...
Esad’ın “uzun süre” dayanamayacağına inanılıyor: Baas rejimi Şam’la Halep arasına sıkıştı, dört dayanağı kaldı, Hava Kuvvetleri, 4. Tümen, İstihbarat ve Şebia yani Baas’ın milis teşkilatı.
Esat rejimi devam ettikçe hem Suriye’de hem Ortadoğu’da etnik ve mezhep yarılmaları derinleşecek, Türkiye bundan kendi içinde olumsuz etkilenecek, Ortadoğu perspektifimiz de zarar görecektir. Bunu önlemek ve beklenilen ‘yeni Suriye’ ile Türkiye’nin güney güvenliğini ve Ortadoğu perspektifini sağlama almak için Esad’a karşı böyle çok aktif bir politika izleniyor.
Uçak meselesi
Gelinen nokta şöyle özetlenebilir:
? 8.5 mil uzakta denize batan bir uçağı 1.5 mil menzilli Suriye uçaksavarları vurmuş olamaz.
? Radar güdümlü bir füze ile de düşürülmemiştir, çünkü öyle olsaydı radarda görürdük.
? Teknik arıza olsa, bunu anında bildirecek pilotaj ve teknik mekanizmalar var, böyle bir sinyal de alınmamıştır.
? Isı güdümlü füzeler radarda gözükmez, böyle bir füzeyle vurulmuş olması akla yakındır ama teknik kanıtlar ancak uçak çıkarılınca anlaşılacaktır.
? Erdoğan bugün Moskova’da Türkiye’nin teknik bulgularını anlatacak, Suriye’deki sürecin “hızlı ve düzenli” olmasının Rusya için de yararlı olacağını belirtecek. Tabii görüş farkları olabilir ama şu kesin: Türk-Rus ortak çıkarları o kadar büyük ki, Suriye meselesi buna zarar verecek çapta bir olay değildir.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)