Baştan şunu söyleyeyim, en iyisi için değil sadece daha iyisi için bu referanduma evet diyorum. Gerekçelerimi aşağıda sıralayacağım ancak başlarken bu sistemin bazı soru işaretleri barındırdığı kuşkularını benim de taşıdığımı belirtmek isterim.
Birkaç gün önce, kendisini takip ettiğim ve görüşlerine kıymet verdiğim büyüğüm İzzet Akyol’un oylanacak sistemle alakalı çekincelerini belirttiği mesajlarını okudum. Çekincelerine büyük oranda katılıyorum.
Ancak ön gördüğü muhtemel oy dağılımının Türkiye’deki geçmiş seçimler incelendiğinde kısmen zorlama bir tahmin olduğu düşüncesindeyim. Özellikle HDP veya aynı çizgide olacak bir partinin tahminde belirtildiği gibi yüzde 19 oy alacağı pek gerçekçi durmuyor.
Bir diğer nokta, dar bölge seçim sistemi. Kesinlikle olması gerekirdi bana göre. Bu sayede temsil oranı artacak, parti genel merkezlerinden daha çok milletin kendisi razı edilmeye çalışılacaktı. Vekiller, bireysel çalışmalarıyla aldıkları oyların özgüveniyle, Cumhurbaşkanı üzerindeki meclis denetimi konusunda daha etkin ve özgür olabileceklerdi.
Bunlara rağmen, referandumda oylanacak olan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni destekliyorum. Bazı çevreler, yeni sistemin yanlış ellere düştüğünde kaosa neden olabileceğini savunuyor. Bu ilk bakışta hak verilebilecek bir kaygı gibi görünse de işin aslına bakıldığında, mevcut sistem yanlış ellerde kaosa neden olmaya daha müsait bir yapıyı barındırıyor.
Türkiye normal bir süreçten geçmedi, üstüne içinden geçtiğimiz süreç de normallikten oldukça uzak. Biz bu anomali arasında büyük bir cüret gösterip ülkenin yönetim sisteminde değişikliğe gitmeye çalışıyoruz. Bu çılgınlık gibi görünebilir ancak bu aslında bir zorunluluk. Türkiye büyük bir saldırıyı atlattı, bir şer yuvasının neredeyse kırk yıldır hazırlandığı ‘altın vuruşu’ bir gecede bertaraf etti. Bu öncesinden bakıldığında mümkün olmayacak kadar olağanüstü birşeydi. Bu millet bir olduğunda, cesurca adım attığında kimilerinin hayal dahi edemeyeceği işleri yeri geldiğinde bir gecede tersine çevirebilecek güce sahip biiznillah. Bu milletin referandumda vereceği karara güveniyorum. Ancak referandum öncesinde neyin ne olduğunu millete iyi anlatmak gerekiyor. Nitekim bir güruh sesini çok çıkararak veyahut sağdan yanaşarak haklı sesi bastırmayı hedefliyor olabilir. Buna mani olmanın yolu twitterda ona buna hakaret etmekten, biraz farklı bir ses çıkaranı hain ilan etmekten hiç ama hiç geçmiyor bunun bilinmesi gerek. Gönül kazanmadan oy kazanmayı kimse beklemesin.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana anayasada değişiklikler oldu. Bu değişiklikler hep darbelerin ardından yapıldı, sivil anayasaların yapılmasına ve yaşamasına izin verilmedi. Türkiye kendi tarihinde daha önce birden çok defa şahit olduğu askeri darbelerden sonuncusunu bastırdı ve geri püskürttü. Darbe teşebbüsünden önce de niyet edilen bu sistem değişikliği için atılan adımlar hızlandırıldı. Bu tarihi bir fırsattı çünkü, halk kendi seçmediklerinin kendilerini yönetecek yasaları belirlemesinin önüne geçme imkanına sadece bir adım uzakta.
Mevcut sistem, birileri tarafından check-balance edilmeye oldukça müsait ve bu birilerinin kim olacaklarını kestirmek pek kolay değil.
Türkiye’deki hiçbir askeri darbe dış ülkelerden bağımsız değildi. Haliyle bu darbelerin ardından gelen anayasa değişikliklerinin o ülkelerden bağımsız olduğunu düşünmek biraz saflık olsa gerek. Şöyle düşünmek gerek; senin ülken biraz yörüngeden çıkmaya kalkınca senin insanlarını öldürtüp hapse tıktıran bir darbenin hamisi ülke(ler), sonrasında yaptırdığı anayasada senin ülkenin menfaatini düşünür mü?
Bu soruya cevap vermenin bile abes olduğunu savunuyorum. Son cümle olarak, biz hele bir kendi göbeğimizi kesmeye başlayalım, eksikler gedikler, kaygılar endişeler giderilir.