Hürriyet gazetesinin Fatih Çekirge'si bana öyle bir "cevap ve düzeltme metni" gönderdi ki okudum okudum güldüm.

Siz de gülesiniz diye olduğu gibi yayımlamak isterdim; lakin Çekirge'nin algılama kapasitesine güvenmiyorum.

Mahkeme safhasından çekindiğim için "tekzip" metnini yayımladığımı zannetmesi kuvvetle muhtemeldir.

Eğlenceden mahrum olmanızı da istemiyorum ama. İyisi mi şöyle yapalım: Birlikte okuyup, birlikte eğlenelim.

Çekirge'nin "cevap ve düzeltme" metni şöyle başlıyor: "05. 12. 2011 tarihli Yeni Şafak Gazetesinin 'Darbeci yazardan - türbanlı yazara - yaş günü armağanı" başlığı altında Salih Tuna tarafından kaleme alınan yazıda..." (İmlâ hatalarına ben dokunmadım, sen de dokunma sayın musahhih.)

Vah ki ne vah, "düzeltme metninin" ilk cümlesi düzeltilmeye muhtaç.

Çünkü söz konusu yazımın başlığı "Darbeci yazardan..." değil, "Darbesevici yazardan..." şeklindeydi. (Darbesevici yazardan 'türbanlı yazara' yaş günü armağanı, 5 Aralık 2011, Yeni Şafak)

"Darbeci yazar"la "darbesevici yazar" arasındaki farkı tefrik edememek için darbe işle-rine bayağı kaptırmak gerekir.

Bir örnekle açıklamaya çalışalım:

Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay "darbeci olmak" iddiasıyla Silivri'de tutuklu yargılanırken, "darbesevici" olduğu bilinen Fatih Çekirge "türbanlıların" yaş günü davetlerinde arzı endam edi-yor.

Mezkur "fark" olmasaydı, "Balbay içerdeyken Çekirge niye dışarıda?.." şeklinde münasebetsiz bir soru ister istemez akla gelirdi.

Neyse, buralara takılıp kalmayalım; Çekirge'nin "kişilik hak ve şerefine açık bir saldırı" yaptığım iddiasına gelelim.

Neymiş efendim "darbesevici, rezil, şerefsiz..." demişim.

"Darbesevici" tespitinin eleştiri özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Ama...

"Rezil, şerefsiz" ifadeleri gerçekten de "kişilik hak ve şerefine açık saldırıdır."

Çekirge'nin bu konuda "cevap ve düzeltme" hakkını kullanmak istemesi, her şeyden evvel "kişilik hak ve şerefini" korumak istediğini gösterir.

Bu da nerden bakarsanız bakın takdir edilmesi gereken bir gelişmedir.

Yalnız bir kusurcuğu var:

Hiçbir yazımda Fatih Çekirge'ye "rezil, şerefsiz" demedim.

Nerden çıkarıyor bunu?

Şayet "darbesevici" ifadesinin hidrolizinden bunları elde ediyorsa, kendi bileceği iş, lütfen beni fantezilerine karıştırmasın.

Tamam, "darbesevici" olduğunu söylemiş, kaynak da göstermiştim.

Mesela...

Sabah gazetesinin o dönemdeki genel yayın yönetmeni Ergun Babahan, "Askerlerin mesajları bize Sabah'ın Ankara temsilcisi Fatih Çekirge üzerinden geliyordu..." demişti.

Mesela...

"Çevik Bir ve Erol Özkasnak, Fatih Çekirge üzerinden birtakım bildirileri manşet haline getiriyordu..." demişti Cengiz Çandar.

Mesela...

"Ben askerlerle görüştüm, bu iş tamam Cem Bey" yollu ifadelerle Cem Uzan'ı gayrete getir-meye çalıştığı bir şehir efsanesine dönüşmüştü.

Şimdiye değin bunları yalanladığına da şahit olmadım.

Hem yalanlayacak da ne olacak; 28 Şubat'ta kimin nerde durduğunu herkes biliyor.

"Bir üst düzey komutana" dayandırılan o haberleri henüz unutmuş değiliz.

Mahut "cevap ve düzeltme metni"ndeki en eğlenceli iddia da şu: Hazretin darbeseviciliğini dillendirmekle "basın camiasındaki dostluklarına gölge düşürmeyi" hedeflemişim.

Pardon, hangi dostluklarına?

"Darbesevici" olduğunu söylemekle, Ertuğrul Özkök veya Cem Uzan'lı dönemin Star gazetesini birlikte çıkardığı Yılmaz Özdil'le arasındaki dostluğa gölge mi düşürmüş oluyorum?

Ne gölge düşürmesi, dostluklarının cilası bu be!

Yoksa...

Yoksa yeni dostluklarını mı kastediyor? Yaş günlerini kaçırmadığı "türbanlı" hanımefendileri falan...

İyi de, o "türbanlılardan" biri (Elif Çakır) Star'daki köşesinde, "Leyla Zana'ya yapılanlara sessiz kaldığından dolayı acı çekiyorsun da sırf başörtüsü nedeniyle Merve Kavakçı'yı linç eden zihniyete alkış tutuğun için neden acı çekmiyor, özür dilemiyorsun" diye sormuştu ya, ne çabuk unuttu!

Nasıl bir özgüven patlamasıdır bu?

Vaktiyle yaptıklarından ötürü özür dilemen gereken mahalleye hariçten kaynak yapacaksın, bir de utanmadan mahalle sakinlerine "tekzip" göndereceksin!

Hayrola yiğidim, kim bu kadar coşturdu seni?

Yeni "dostlukların" mı?

Bu cesareti, bu cüreti bir-iki "türbanlı" yazarın yaş günü partisine katılmakla mı elde ettin, yoksa bilmediğimiz başka dostluklar mı kurdun?