Defalarca kapatıldı Kürt siyasetini temsil ettiğini söyleyen partiler. Aslında sadece Kürt siyasetini temsil eden partiler değil “irtica”cı denilerek de partiler kapatıldı.
Ancak daha “bölgesel” programa sahip partilerin kapatılması bütün ülkeye daha çok acı veren sonuçlarla geri döndü.
Leyla Zana Meclis’ten apar topar alınarak elleri kelepçeli halde hapse tıkıldı. O dönemde “yok sayılan” bir halkın “yok sayılan” vekilleriydi onlar.
Cezaevlerinde işlence gören, köyleri yakılan, faili meçhullere kurban giden, dilleri, gelenekleri, hatta türküleri bile yasaklanan bir halkın ezilmişliğinin temsilcileri gibi görülüyorlardı.
Çok acılar çekildi. Çok insanın ahını aldı bu acımasız sistem.
Siyasette sorunları yok muydu elbette vardı. Ama o dönemlerde zaten sorunlu olan Türk siyasetinin ta kendisiydi.
Darbelerle mücadele eden siyaset, her taraftan kuşatıldığı gibi bir Başbakan’ın bile medya patronları tarafından pijamalarla karşılandığı dönemlerdi.
“Ak”a kara, “kara”ya “Ak” denilen dönemlerdi.
Şimdi ise şartlar değişti.
Bir bir demokratik adımlar atılmaya başlandı.
Ülke, kendisini tamir etme iradesine sahip olmaya başladı.
Kürt sorununun ülkenin gündemine alındığı, tartışıldığı, “müzakareler”in yapıldığı, bu sorunun ivedilikle ve samimiyetle halledilmesi gerektiğinin söylendiği bir ortamdayız.
“Yasaklı bir dille”, hem de devlet televizyonundan 24 saat yayın yapılabildiği günlere geldik.
Peki bu günlere gelirken sizce en çok destek vermesi gereken parti hangisiydi?
Tabi ki Kürtlerin tek temsilcisi olduğunu iddia eden BDP.
Gelgelelim ki öyle olmadı…
Yıllardır Kürt halkının sorunlarını çözmek için siyaset yaptığını söyleyen bir parti, neden bugün köstek oluyor?
Her olayda mutlaka bir maraza çıkartarak, kışkırtarak neyi hedefliyor acaba BDP?
Bugün bir halkı “yok saymayan” ve bunun karşılığında bölgenin de birinci partisi olan bir İktidar var.
Öyle ki Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Meclis Kürsü’sünden şöyle sesleniyor: “Kürt kimliğine saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını, Anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız.”
Benim nazarımda BDP bugüne kadar samimiyet testlerinden hep sınıfta kaldı. Bunlardan biri de referandumdu.
BDP, referandumu boykot etti. Niçin “boykot” dediklerini ve neden Hükümetin darbelerle hesaplaşamayacağını anlatmak için aynen şöyle haykırıyordu kürsüden Hasip Kaplan:“Darbeyle hesaplaşmak yürek işidir, mangal gibi yürek ister.\"
Şimdi ise Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya müebbet hapisle yargılanıyor.
Daha bir çok iddialarının bu şekilde eridiğine şahit olduk BDP’nin.
Ama şimdi bu sistem karanlık geçmişiyle yüzleşmek gayretinde.
El vermenin, destek olmanın tam zamanı.
Fakat BDP çok farklı sularda kulaç atıyor.
Tüm bu yaşananların üstüne hepimiz aynı soruyu soruyoruz:
BDP Kürt sorununun çözülmesini gerçekten istiyor mu?