Türkiye iyiden iyiye referandum sürecine girdi. Her kesimden insan açık yüreklilikle referandumda kullanacağı oyu söylüyor. Ben haftalar öncesinden "evet" oyu kullanacağımı açıkladım. Uzunca bir süredir de insanları, istikrarlı, güçlü, müreffeh ve darbesiz bir Türkiye için "Evet" demeye davet ediyorum.
Siyasetçiler zaten işin doğası gereği ilk günden oylarının rengini belli etti. Gazeteciler, memurlar, esnaflar gibi akademisyenlerden de dileyen düşüncesini özgürce ifade ediyor.
Bazı rektörlerin ve akademisyenlerin "Evet" çağrısında bulunması da çok doğal. Eski Türkiye'de kaldı, siyasi fikirlerin açıklanmaması.
"Evet" diyeceğini açıklayanlara 'hain' damgası vuranların, 'Hayır' diyeceğini açıklayanlara nedense hiçbir sözü yok.
***
İnsanlar nasıl ki gönül rahatlığı ile 'Hayır' çağrısı yapabiliyorsa 'Evet' çağrısı yapması da demokrasi kültürümüz adına sevindirici.
Aynı şeyi yıllarca gazetecilere de dayattılar. "Gazetecisin objektif ol, tarafsız ol" dediler. Ancak bize bunu dayatanların kendisi ne objektifti ne tarafsız! "Akademisyen objektif olur, tarafsız olur" diye bir şey dayatıyorlar şimdi. Yıllarca başörtülülere zulmeden akademisyenler objektif miydi?
Onları örtülerinden sürükleyip okuldan atan, hak ettikleri diplomalarını vermeyen, törenlerinde zorla başlarını açanlar da akademisyendi, rektördü, dekandı. Onlar objektif miydi?
Şimdi "Evet" diyenlere "objektif ol!" diyenler neden o günlerde o baskıcı faşistlere de "Objektif ol" diye seslenmedi?
***
Aslında milletin referandum konusunda kafası çok net. Hiç de bazılarının dediği gibi "Halkın kafası karışık" durumu yok yani.
Pazar günü, İstanbul'da güneş birazcık yüzünü gösterince bunu fırsat bilip arkadaşlarla Karadeniz sınırındaki Şile ve Ağva'ya gittim.
Deniz kıyısında salaş bir çay bahçesinin kapalı olan kısmında, soba dumanları tütüyordu.
İnsanlar soba başında sıcak çaylar eşliğinde sohbet ediyordu. Birazdan sohbete bizde dahil olduk.
35 yıldır Şile'de yaşadığını ve aslen Ağrılı olduğunu belirten birisi, (İzin almadığım için ismin veremiyorum) aniden şöyle dedi: "Ben solcu gelenekten gelen biriyim. 1980'den sonra hapiste yatmışlığım bile var. AK Partili de değilim ancak referandumda "Evet" oyu kullanacağım!"
Biz şaşırdık. Çünkü ondan oyunun rengini belirtmesini istemediğimiz halde o bunu duyurmak istemişti. Sonra gerekçesini açıkladı; "20 yıl sonra geçenlerde Ağrı'ya gittim. İnanamadım. Şehir çok gelişmişti. İnsanlar Çözüm Süreci'nin kıymetini bilmemesinden dolayı HDP'ye çok kızgındı. Ve konuştuğum akrabalarım, 14 yıllık AK Parti iktidarında yapılanları saydılar. Cumhurbaşkanlığı sistemi bu gelişmeyi daha da hızlandıracaktır. O nedenle oyum 'Evet'" dedi.
"Evet" demek de "Hayır" demek de demokratik hakkımız. Biz bu hakkı "Evet"ten yana kullanıyoruz. Millet de olaya aynen bu sadelikte yaklaşıyor. Hepsi bu…
(Aktuel'den)