KKTC'de gözlemlerimden biri adanın kuzeyinde bazen "kendimiz dışında bir dünyanın da var olduğunu" unutuyor olmamız.


Örneğin Türkiye'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu günlerde çok başarılı bir Afrika gezisi gerçekleştirmekte. Ekibinde bakanlar var. Onlarca işadamı birlikteler. Hem de Türkiye'nin "en ağır" şahsiyetleri. İş dünyasının önde gelenleri Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde Afrika kıtasındalar. Yine çok sayıda tanınmış gazeteci onunla birlikte.


Bu gezi aniden olmadı.


Örneğin ben bu Cuma Günü Hannover kentinde Gerhard Schröder, eşi Doris Schröder-Köpf ve 21 Ocak tarihinden itibaren Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti'nin müstakbel Başbakanı Stephan Weil ile yapacağımız yüzlerce Almanyalı Türkün katılacağı bir toplantıya haftalar öncesinden Sabah Gazetesi'nden dostum Mahmut Övür'ü davet ettiğimde ondan Afrika Gezisi nedeniyle Hannover'de olamayacağını duymuştum.


KKTC'de bazen bu derece kendimizle ilgilenip çevremizde olan bitene "kör ve sağır mı kalmaktayız?".


Afrika Avrupa'nın önde gelen ülkeleri tarafından acımasızca sömürüldü.


Fransızlar, Belçikalılar, İngilizler, Hollandalılar ve son olarak da geç kaldıkları için biraz Almanlar tarafında acımasızca yağmalandı Afrika'nın insanları. Milyonlarca müslüman yaşamakta bu kıtada.


2002 öncesi Türkiye'yi yönetenlerin "Afrika kıtası nerede?" ondan bile haberi yoktu neredeyse.


2002 yılından beri Türkiye ve Türk işadamlarının çatı örgütleti çok derin bağlar kurdular Afrika ile.


Amaç "sömürmek" değil, müslümanlar arası her alanda dayanışmayı arttırmak olunca Afrika da olumlu tepki verdi bu çabalara. Her geçen gün daha fazla lider ülke konumunda olan Türkiye bu rolün verdiği sorumluluk gereği Afrika'da üstlenmesi gereken görevi yüklendi. Bir çok Afrika ülkesi ile Türkiye arasında işbirlikleri son beş yılda çok gelişti.


"Açlık ve fakirlik" söz konusu olduğunda Afrikalı müslümanlara "hızır gibi yetişti" Türkiye.


"Kalkınma ve ekonomik işbirliği" alanında hem Afrikalı hem de Türk iş dünyasın eşit kazanan olma prensibi ile gerçekleştirmeye başladılar ortak projeleri. Şimdi gündeme gelen bu dev gezi ile artık yeni bir dönem başlayacak Türkiye'nin Afrika Politikası'nda.


Peki şimdi soruyorum: Kıbrıslı Türk işadamları hiç mi ilgi duymuyorlar Afrika'ya?


KKTC için Afrika sadece üniversitelerine öğrenci kazanmakla yetindiği bir kıta mı?


Bir çok müslüman Afrika ülkesinin Güney Kıbrıs ambargoları umurunda bile değil! Yeterki KKTC'den ciddi bir ticari ilgi olsun! Türk isadamları ile ortaklaşa yapılabilecek çok iş var Afrika'da!


TC Başbakanı'nın bu Afrika Gezisi'nde eğer istenseydi KKTC'den de işadamlarına katılma olanağı sunulurdu. Bundan en ufak bir şüphem yok. Ancak bunun olması için KKTC sınırları dışında olan bitenle de ilgilenmek gerekiyor.


Sabah-akşam "ben UBP'nin yönetimini şuna kaptırmam", "Lefkoşa Belediyesi ben olsam şöyle olurdu ya da böyle olurdu", "ambargo olmasa biz süper ticari ilişkiler kurardık" ve benzeri muhabbetleri ile gün geçmemeli.


Afrika Gezisi bir şans olarak kaçırıldı.


Hiç değilse bundan sonra Türkiye'nin bu alanda gerçekleştridiklerini yakından takip edip aktif yer almakta yarar var!


"Kendi yağımızla kavrulmak için" sadece bol, bol yakınmak ve (neyi bilmiyorum!) beklemek yeterli değil.