Doğudan Batıya göç çok acı travmalarla devam ediyor.
İnsanlar, ateş çemberinden, cehennemden, yokluktan kaçıyorlar.
Hedef; (AB) Avrupa Birliği ülkelerinden birisine sığınmak.
Çünkü AB, insanlara barış, demokrasi, insan hakları, sosyal devlet, refah sunuyor.
Aynı değerler Orta Doğu ülkelerinde olsa bu göçler olur mu?
Elbette ki hayır. Bu değerleri sayesinde AB çekim merkezi durumundadır.
Avrupa’ya geçmek isteyen yüzlerce mülteci Akdeniz sularında boğulup hayatlarını kaybediyorlar.
En son örnek Libya sahillerinde 82 can sularda boğulup öldü.
Avusturya’da kamyon içinde 72 mülteci ölü bulundu.
Bu ölümler bile bu göçü durduramıyor.
Çünkü insanlar güvenli bir ortamda, refah içinde yaşamak istiyorlar.
Bu da onların en temel hakkıdır.
Olumlu Gelişmeler
Bütün bu olumsuz gelişmelerin yanında olumlu gelişmeler de olmaktadır.
Örneğin, Hollanda Hükümeti, belediyelere daha çok mülteci kabul etmeleri talimatı verdi.
WRR (Hollanda Hükümetinin Bilimsel Konseyi) sosyologu M. Kramer de özellikle yüksek okul mezunu ve çalışan göçmenlerin toplum için bir zenginlik olduğunu belirtiyor.
Hollanda Hükümeti de yükseköğrenimli yabancıların Hollanda’ya gelmeleri kolaylaştırıyor.
Bunun yanında göçmen çocuklarının eğitimlerine önem verilip onların yüksekokul diploması almaları sağlansa daha iyi olmaz mı? Böylece göçmenlik imajının pozitif bir algıya dönüşümü hızlandırılacaktır.
Göçmenlik uzmanları, göçmenliğin doğal bir hak olduğunu savunuyorlar. Ve “Dünya herkese yeter. İllegal insan olmaz. Kimse kendi doğacağı ülkeyi seçemez,” diyorlar.
Göçmenlerin Ülkelere Dağılımı
Bugün dünyada en fazla göçmen mülteci kabul eden ülke Türkiye’dir.
Türkiye, 2 milyon Suriyeli’ye ev sahipliği yapmaktadır.
İkinci sırada Libya 1,2 milyon mülteciyi bağrına bastı.
Almanya bu yıl için 800.000 mülteciye ev sahipliği yapmayı planlıyor.
Macaristan 300 bin, Sırbistan 66 bin mülteciye bakıyor.
AB’ye her ay 100.000 mülteci gelmektedir.
Burada zengin körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın durumu dikkat çekmektedir. Çünkü körfez ülkeleri hiçbir mülteciyi kabul etmiyor. Suudi Arabistan’ın geçen yıl kabul ettiği mülteci sayısı ise sadece 561 kişidir.
Avrupa’nın Göçmenlik Sınavı
Avrupa’nın göçmenlik sınavını başarıyla verecek gücü, kapasitesi vardır.
Geçmiş tarihi de bizlere Avrupa’nın göçmenlere ve azınlıklara sahip çıkması gerektiğini öğretiyor. Aksi durumu insan düşünmek bile istemiyor.
Ünlü sosyolog Max Weber’in de belirttiği gibi bir toplumun konumu, onun içinde bulunduğu statüye bağlıdır.
Bunun da yolu bellidir. AB’de yaşayan Türk, Faslı ve bütün göçmenleri “Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme” kapsamına aldırmaktır.
Bu ‘Sözleşme’ 1993 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından kabul edildi.
Biz Türk Danışma ve Eğitim Vakfı (SİOT) olarak bu konuda UETD ile birlikte Hollanda’nın bütün siyasi partilerine yazılı başvurduk. Türklerin de bu Sözleşme kapsamına alınmasını arz ettik.
Hollanda Hükümeti, 2000 yılında Türk ve Faslıları da bu ‘Sözleşme’ kapsamına almak için yasa önerisi hazırladı. Yasa önerisi Meclis’ten geçti fakat Senato onaylanmadı. Böylece yasa çıkmadı.
Eyalet milletvekilliğim döneminde de bu konuyu siyasi platformlarda sıkça dile getirip önerilerde bulundum.
AB ülkelerindeki bütün STK ve göçmen siyasilere bu konuda çok büyük görev ve sorumluluk düştüğüne inanıyorum.
Çünkü bizler de bu Sözleşme kapsamına alındığımızda ırkçıların elinden önemli bir silahı olan İslamofobi alınmış olacaktır. Anadili dersleri de yeniden başlatılacaktır.
Sözleşmenin giriş bölümünde şu cümleleri okuyoruz:
“Avrupa tarihinde ani değişikilikler şunu göstermektedir, ulusal azınlıkların korunması, bu kıtada istikrarın, demokratik güvenliğin ve barışın sağlanmasına esas teşkil eder;
Çoğulcu ve gerçek demokratik bir toplulukta ulusal bir azınlığa mensup olan her ferdin sadece ırk, dil, din ve kültürel kimliğine saygı duymanın dışında, onların bu kimliklerini korumaları ve geliştirmeleri açısından uygun şartların sağlanması gerekir.”