Yaz tatili sonrası, akademik yılın başladığı ilk günlerde, Amsterdam Üniversitesi kampüsünde yüzlerce öğrenci, üniversitenin İsrailli akademik kurumlarla işbirliğini protesto etti. Boy boy Filistin bayraklarının yer aldığı gösteride, “İsrail ile Hollanda arasındaki işbirliğini sonlandırın”, “Filistin, nehirden denize kadar özgür olacak” sloganları atıldı. Hollandalı öğrencilerin bu eylemleri, yaz tatili öncesi aylarca devam eden gösterilerinin devamı niteliğindeydi.
Hatırlanacağı üzere, başta Amsterdam Üniversitesi ve Özgür Üniversite olmak üzere, ülkenin ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde yaz tatili öncesinde, protestolar yapılmış, kampüsler işgal edilmiş ve yer yer polis göstericilere müdahale etmişti. Okullar kapanırken, Hollanda’daki12 üniversite rektörü ortak bildiri yayınlayarak, öğrencilerin isteklerinin tam aksine, İsrail ile akademik işbirliğinin devam edeceğini belirtmişlerdi. Oysa, öğrenciler “Filistin’de masum insanlar öldürülüyor ve üniversitenin buna ortak olmamasını istiyoruz. Bu gerçekleşmediği sürece, eylemlerimize devam edeceğiz” diyorlardı.
Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır. Amerika ve Avrupa’da dalga dalga yayılan Filistin lehindeki gösteriler sonrası, “Modern insanın küresel haksızlığa isyan ahlâkı…” başlığını taşıyan bir makale yayınlamıştım. Makalede, Filistin’de yaşanan soykırım karşısında, “Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere bir çok ülke, kayıtsız bir şekilde İsrail hükümetinin yanında yer aldı. Ancak, yaşanan zulüm ve yapılan haksızlık karşısında, bu yandaş ülkelerin vatandaşları, yavaş yavaş ayağa kalkıp harekete geçtiler ve sokaklara döküldüler. İnsanın derinlerde yatan vicdanı etkilendi, uyandı ve küresel, çağdaş haksızlık karşısında isyan ahlâkı sergiledi” demiştim.
Ancak, aylardır farklı platformlarda, programlarda ve özel sohbetlerde Batı’da sokaklara dökülen gençlerin ve özellikle üniversite öğrencilerinin Pro-Filistin gösterileri hakkında onlarca soruyla karşılaştım. Yayınladığım makalede işaret ettiğim insanın içindeki vicdanın harekete geçtiğini, uyandığını ve bir isyan ahlâkı sergilendiğini ifade etmiştim. Bu çerçevede, benzer bir yorum, Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Mehmet Görmez’den geldi. Görmez hocanın yorumuna geçmeden önce, Avrupa’daki Pro-Filistin gösterilerine tekrar bir göz atalım.
Nisan ayında New York’taki Columbia Üniversitesi’nde başlayan ve sonra da İrlandalı öğrencilerin kurdukları beş günlük çadır kampı ile devam eden öğrenci protestoları, kısa zamanda tüm Avrupa üniversitelerine yayıldı. Bu çerçevede Valensiya Üniversitesi, Nisan ayında çadır kampı kurulan ilk Avrupa şehri oldu. Daha sonra Barselona ve ardından Madrid’de de protesto çadırları kuruldu. Örneğin, Almanya’nın Berlin Özgür Üniversitesi’nde yapılan gösterilerde 79 öğrenci polis tarafından göz altına alınmıştı. Zira, Berlin polis sözcüsü, antisemitik sloganların duyulduğunu belirtmişti.
Aynı aylarda Brüksel, Anvers, Leuven ve Gent’te de öğrenciler üniversite kampüslerini işgal etti. Öyle ki, Gent Üniversitesi’nde yüzlerce öğrencinin yanında, bir grup profesör, doktora öğrencisi ve personel bu eyleme katılmıştı.
New York Üniversitesi profesörü Robert Cohen’in “21. yüzyılın en büyük öğrenci hareketi” olarak adlandırdığı öğrenci protestolarının ortak talebi, “İsrail’in Filistin’i işgal etmesi, mazlumları katletmesine, Avrupa üniversitelerin ortak olmaması ve İsrail’e karşı akademik bir boykot uygulanması” olarak tanımlanmaktadır.
Avrupa’da yeni akademik yılın başlamasıyla, öğrenciler Filistin taraftarı ve zulme karşı gösterilerini yeniden başlattılar. Suskun dünya, Avrupa öğrencilerinin İsrail karşıtı protesto gösterilerini konuşmaya, anlamaya ve yorumlamaya devam edeceklerdir. Öğrencilerin, hangi sebeplerle öksüz, yalnız ve yetim Filistin’in neden yanında olduklarını merak edeceklerdir.
Gelin, biz o merakı, Prof. Mehmet Görmez’in yorumuyla birazcık gidermeye çalışalım. Görmez hoca: “…Batı dünyasındaki gösteriler tabiidir. Çünkü benim Rabbim, Mümin, kafir demeden, yarattığı her insanın kalbine iki uyarıcı yerleştirdi. Biri fıtrat biri de vicdan, akıl ve kalp iman etmese bile, bu mutlak kötülük ve şer insanlardaki o iki uyarıcıyı harekete geçirerek, bu zulmü inşallah ortadan kaldıracaktır. Mutlak kötülük yok olacaktır… ” diyor.
Demek ki, Avrupa’daki öğrenci hareketlerinin metafizik boyutu, insan fıtratı ve vicdanının harekete geçmesi ve uyanmasıdır.
Veyis Güngör
8 Eylül 2024