Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 2021 yılını ‘Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli ve Ahi Evran Yılı’ ilan etti. Bu kararı, bu köşeden iki yıldır, farklı vesilelerle gündeme getirdik. 2019 yılının Kasım ayındaki ilk yorumumun başlığı, “2021 ve Yunus Emre Ontolojisi” şeklindeydi. 2020 yılında da “Yunus Emre; Hollanda’ya Hoş Geldin…” başlığı ile, yirmi dokuz yıl önce Hollanda’da yapılan ‘Yunus Emre Etkinliği’ne yer verdik. 2021 yılının başında da “2021 Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre Yılı” başlığı ile, konunun önemine dikkat çekmeye gayret ettik.
Şimdi, 2021 Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre Yılı’nın dördüncü ayındayız. Türkiye başta olmak üzere, Türk kültür ve medeniyet coğrafyamızın farklı köşelerinde bu çerçevede etkinlikler yapılıyor. Bu vesileyle, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Ahi Evran anlatılıyor, anlamaya çalışılıyor. Anmak, hatırlatmak ve gündeme getirmenin yanı sıra, bu üç Anadolu Alpereninin çağlar sonrası mesajı, yani günümüz insanına ne demek istediği üzerinde duruluyor.
Hollanda Türkevi Topluluğu olarak, biz de, mübarek Ramazan ayı münasebetiyle, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, kalıcı bir etkinlik yapılmasını düşündük. Hatırlanacağı üzere, geçen yıl Ramazan ayında Prof. Dr. Musa Yıldız ile, Hoca Ahmed Yesevi’nin ‘Divan-ı Hikmet Okumaları’ etkinliği yapmış ve ders notlarını kitapçık olarak yayınlamıştık. Bu yıl da, Türkevi Topluluğu gönüllüleriyle, sosyolog Prof. Dr. Beylü Dikeçligil ile ‘Yunus Emre Okumaları’ seminerlerini takip etmeye karar verdik. Prof. Dikeçligil hocanın dersleri, ‘Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği' tarafından organize ediliyor.
Prof. Dr. Beylü Dikeçligil’in ilk dersini, Ramazan’ın ilk haftası, önce videodan takip ettik, sonra kendi aramızda, neler anladığımızı konuştuk. Dikeçligil hoca, klasık bir anlatım, yani, ‘Yunus Emre şurada doğdu, burada yaşadı’ yerine, sohbetlerini tematik olarak yapmış. İlk derste, Yunus’un ‘Bu dünyânın meseli bir ulu şâra benzer’ diye başlayan şiirini ele alıyor. “Yunus Emre’nin şiirlerinden, elbette hiçbir şekilde asıl maksuttan şaşmadan, günlük hayatımıza bakmaya çalışacağız” diyen hoca, Yunus’un bu şiir ile dünya hayatını mükemmel bir şekilde tasvir ettiğini söylüyor.
‘Yunus Emre, insana bu şiirinde, kavramlarla, kelimelerle tablolar çiziyor’ diyen Dikeçligil hoca, Yunus’un dünyayı bir şehir, hayatımızı ise bir pazar gibi tasvir ettiğine dikkat çekiyor. Şehirler kalabalıklardan oluşur. Kalabalıklar gelir geçer. Pazar, sabah aceleyle kurulur, akşam ise dağılır. Pazar yerinde her şey vardır, muhabbet, çatışma, kazıklama, yalan, kandırma, yardım etme, çarpıp kaçma… Hayatımızda da her şey vardır. Sanki hayatımız, pazar yeri gibi. Hayat bir an gibidir, kısa bir süredir.
Dünya, hayat kavramlarından sonra insan kavramı üzerinde duruluyor. ‘Bu şarın hayalleri türlü türlü halleri, Aldanmış gafilleri câzû ayyâra benzer’ mısralarıyla, farklı insan tiplerine dikkat çeken Yunus, ‘Kimileri düzen, tuzak kurarak, kural koyarak, diğerlerini kontrol etmeye çalışır, kimileri ise hiçbir şeyin farkında olmadan yaşayıp giderler’ diyor. Oysa bir başka insan tipi var ki, onlar ‘Bu şarın sultanı var cümleye ihsânı var, Sultan ile bilişen yok iken vara benzer’ derler diyor Yunus. İşte asıl meselenin, bu Sultan’ı bilmek olduğunu, yani benlikten arınmayı, ‘Bir ben var benden içeru’ demeyi başarabilmeyi tavsiye ediyor Yunus Emre.
Yunus aynı şiirinde insan tasvirini şöyle devam ettiriyor: ‘Bu şârdan üç yol çıkar biri cennet biri nâr, Birisinün arzûsu maksûd dîdâra benzer’.
Prof. Dikeçligil hoca, bu mısralarda da Tasavvuf ’un en önemli bilgilerinin, aynen Abdulkadir Geylani ve Mevlana Celalettin Rumi’de olduğu gibi, verildiğini belirtiyor. Dünyayı isteyenler, ahireti/cenneti isteyenler ve bunun ikisini de istemeyip, ‘biz Hak’ka talibiz’ diyenler. Hak’kın rızasını isteyenler.
Prof. Dikeçligil hocanın, Yunus Emre Okumaları dersinin birinci bölümünden, çok kısa da olsa, üç beş satır not işte böyle.
Önemli olan, Sırat-ı müstakim yolunda üç akraba yoldaş olarak da bilinen Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre’nin, bizim, günlük yaşamımızdaki karşılığıdır. Yani, üç yoldaşın ortaya koydukları ‘dil’ ve ‘ontolojinin’ anlaşılmasıdır. Buna, farklılıkların zenginlik yerine, kutuplaşma olarak algılandığı günümüz dünya insanının ihtiyacı vardır. Bizim için, Türkiye dışında, farklı kültürlere mensup olan topluluklarla birlikte yaşayanlar için ise, Yunus-Hacı Bektaş-i Veli ve Ahi Evran öğretisi, günlük yaşam rehberimizdir. Hem, içinde bulunduğumuz ülkelerde var olabilmek, var olmayı anlamlandırmak, Hak’kın rızasına talip olmayı denemek/öğrenmek, hem de birlikte yaşadığımız toplumla sağlıklı bir iletişim kurabilmek için, rehberdir.
Veyis Güngör
17 Nisan 2021