Felaket tellallığı yapanları ve komple teorilere fazlaca bağlananları pek sevmem ve desteklemem. Ama üstünde uzlaşı olmuş ve sinyalleri gelen konularda da uyarılarda bulunmayı tüm meslektaşlarım, diğer ilgililer vekendim için bir görev bilirim. Bu bağlamda bugün bu yazıyı kaleme almak istedim.
Değerli okurlarım bugün az laftan çok anlam çıkarmak size düşüyor…
Özellikle son günlerde uluslararası camiada siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler nedense fazlaca kriz alarmı verir oldu. Hatta hali hazırda yıllardır var olan ticari savaşların fiilen de başladığı tüm dünya medyalarında fazlaca yer buldu. Hatırlayacaksınız hemen ABD ve Avrupa arasındaki otomotiv ticareti temelli gerilim bunun yüzeye vuran kısmı oldu. Buna ek olarak ekonomist ve stratejistlerde hizmet verdikleri kurum ve kişileri mümkün olabilecek kriz senaryolarına karşı hazırlamaya başladılar bile.
Dünya genelinde artan istikrarsızlık ve ulusallaşma hareketleri, Çin ve Rusya’nın ABD hegemonyasında bir dünyadan duyduğu rahatsızlığa karşı fiili tavırları, Ortadoğu’da uzun zamandır süregelen ve artan istikrarsızlık ve artık ödenemeyecek ve vade atlatılamayacak kadar kabarmış devlet borçları…
Tüm bunlar özellikle ekonomik anlamda dara ve çıkmaza girmiş dünyanın küresel ve yıkıcı bir kriz ile karşı karşıya kaldığını gösterebilir mi? Eğer öyle ise bu global kriz öncesi ne kadar vaktimiz var? Daha da önemlisi bizi gene teğet geçer mi?
***
Evvela anladık ki ekonomik krizler yeni dünya düzeninin olmazsa olmaz yapı taşlarından birisi. Nitekim birkaç yıl önce bir IMF murahhas üyesinin 2008 krizinin dünyanın gelişimine katkı sağladığını ve daha fazla gelişim için yeni bir krize gerek kalmamasını temenni ettiğini anımsıyorum. Dolayısı ile dünyaya yerleştirilmek istenen yeni sistemlerin araçlarından birisinin de krizler olduğu aşikâr.
Muhtemeldir ki 1998 ve 2008 krizlerini takip eden süreçte (yani içinde bulunduğumuz zaman dilimi veya çok yakın bir dönemde) yeni bir krizin kapımızı çalabileceğini söyleyebiliriz.
***
Tabi geleceği sadece tahmin edebiliriz nasıl olacağını ancak yaşayarak görürüz. Bu bağlamda kendimizi bir yönden ekonominin düzgün gideceği varsayımı ile büyüme ve ilerlemeye odaklarken bir yandan da kriz seçeneğini kenarda tutarak bazı tedbirleri almamız en doğru seçenek olacaktır. Özellikle de uzaktan el sallayarak ben geliyorum diyen bir küresel kriz varken ikinci seçenek kesinlikle ihmal edilmemelidir.
Tahmin edilen bir diğer konu ise krizin süreci ile ilgili. Bazı ekonomistler yeni krizin kendisinden öncekiler gibi kısa vadeli olmayacağını ve 10-15 yıl gibi bir süre içerisinde tamamlanabileceğini ifade etmekteler. Buna en büyük gerekçe olaraksa doların hakimiyetinin bir şekilde sonlanacağını ve yeni bir dijital para biriminin (Ki muhtemelen SDR) dolardan daha etkin şekilde dünya çapında yerleştirileceğini ve kullanılacağını ifade etmekteler. (Bu görüşe yakın olan birisi olarak daha iyi anlamak açısından James Rickards’ın Çöküşe Giden Yol ve Kur Savaşları isimli kitaplarını okumanızı önerebilirim.)
Bu noktada kişisel görüşüm eğer bir kriz olacaksa bunun ilk kıvılcımının Trump’ın çok radikal bir karar dizisi alması veya onun görevden ihraç edilmesi olacağı yönündedir. Tabi eş zamanlı olarak AB de koalisyonların varlığı ve Brexit, Çinin dünyanın sanayi ülkesi rolünden çıkarak askeri olarak da etki sahibi olmak istemesi ve Rusya’nın soğuk savaş sonrası tekrardan dünya liderliğine göz dikmesi ayrı ayrı etkili olacaktır.
***
Gelelim son soruya… Krizin bizim üstümüzdeki etkisi ne olur?
Türkiye ekonomisi henüz kırılganlığını muhafaza etmekte, dolayısı ile gelen ilk dalgaların yansımasını biraz sert görebiliriz. Ancak eğer tahmin edildiği gibi uzun yıllar sürecek bir kriz olursa benim şahsi görüşüm Türkiye’nin bu kriz sonrası dünya sıralamalarındaki yerinin daha yukarılara çıkacağı yönünde.
Türkiye ve Muhtemel Kriz konusuna ve neler yaşanabileceğine ayrıca değineceğim ilerleyen günlerde ama en önemli sebeplerden birisini sahip olduğumuz altın rezervleri olarak ifade edebilirim. Nasıl ki bundan önceki krizlerde yastık altı altınlarımız bu gemiyi yürüttü ise gelecek olan krizlerde de resmi ve bireysel stoklarımızın ekonomik anlamda bir sigorta görevi göreceğine inancım tam…
Şimdilik bu kadar olsun, gelecek yazıma değin esen kalınız... Ayrıca soru ve görüşlerinizi Twitter’dan @muratozturk3455 hesabı aracılığı ile bana iletebilirsiniz…