“Bizde yalan yok” diyerek başlar yalan, altı çeşittir:
- Küçük yalan...
- Büyük yalan...
- Kuyruklu yalan...
- Zarar vermeyeni; beyaz yalan...
- Mutlu edeni; pembe yalan..
- Kürsüden söyleneni; siyasi beyan...
*
Ya da adını siz koyun:
Atmasyon, üfürük, fasa fiso, bühtan, iftira, uyduruk, palavra, balon, savurma, sallama...
Yalanına göre artık...
*
İnsanoğlu kırmızı suratıyla doğup etrafa boş boş bakarken daha, karşılaştığı ilk şey “Nasıl da teyzesini tanıdı” yalanıdır...
Biraz büyüsün, arkasından “Ne kadar da akıllı” yalanı gelir...
Büyüyüp de aptal olduğu anlaşıldığında ikinci yalan yetişir:
“Çocukken çok akıllıydı...”
*
Hoş, çocuğun varlık nedenidir zaten o büyük yalan:
“İlk sensin...”
*
Herkes yalan söylese bile iyi yalan söylemek aslında bir sanattır...
Büyük yalancılar vardır, sanatkâr yani...
Yalan olduğunu bildiğiniz halde inanırsınız...
Yalanın büyüklüğü; yalana inananların sayısı ile doğru orantılıdır... Yalan söyleyenin yüzünün kızarması ile ters orantılı...
*
İki saattir özene bezene yazıyoruz, diyeceğim o ki:
Bunun kadar yalancı görmedim...
Türkiye inanıyor...
Türkiye inandığı gibi, AB, ABD, İngiltere, Belçika, Rusya, Japonlar, Afrikalılar, Güney Amerikalılar, Araplar, Fildişi Sahilleri...
Çinli de tek kelime Türkçe bilmiyor, dinledi, kafasını salladı...
Demek ki inandı...
Muhteşem bir bakıma...
*
“Uçtuk” diyor mesela...
Yerlerde sürünen, uçtuğuna inanıyor...
İyi mi?..
“Büyüyoruz” diyor...
Benzin deposundan, simidine kadar, her şeyi küçülenler büyüdüğüne kanıyor...
“Şimdi sıra ilerlemede” diyor...
Geri geri tepetaklak giderken, işiten ilerlediğini sanıyor...
Dinleyin...
*
Ayakları kısadır ama yalanın...
Çok koşar, az gider...
(CUMHURİYET)