Sabaha karşı tutuklanan 28 Şubat paşalarını, başka yer yokmuş gibi Sincan’daki hapishaneye kapattılar “Takdir-i ilahi” diye...
28 Şubat’ta tankların yürüdüğü yere...
Demek ki Tanrı mahkeme reisiydi...
*
Başbakan bunu güzel açıkladı:
“İntikam duygusu yok; millet adına, milli irade adına sorgulanıyor... Bunda intikam duygusu demek doğru değildir...”
Demek ki konuşmasının bir paragraf sonrasını bile bekleyemedi, peşindeki cümlede intikam duygusunu döktü, mahkeme daha karar vermeden:
“Tankları yürüttüler... Milletin hükümetini silah zoruyla, baskıyla, tehditle komployla, provokasyonla görevden uzaklaştırdılar...”
Mahkemeye gerek kaldı mı?..
Kalmadı...
*
28 Şubat’ta medyaya baskı yapıldığı iddiası mesela...
Diyelim ki o günlerde Aydın Doğan’a kimi gazetecileri atması söylendi, ama o direndi, atmadı diyorlar...
Şimdi?..
Ata ata bitiremedi, sonunda en iyisi iki gazetesini ve televizyonunu da içindekilerle birlikte attı ya...
Bir gazete patronu matbaasını bırakıp kaçtı, hâlâ kayıp...
Öbürünün gazetesini damada aldılar elinden, sahibi evde ağlayıp duruyor...
Büyük (!) medyada bir tek muhalif yazar, çizer, editör kalmadı...
Bu köşenin yazarına yerel gazete bile değil... Yazacak memleket duvarı bulamasın diye, kestirmeden Türkiye’den “çek git” dedi “intikam duygusu ile hareket etmeyen” kin ve nefret sahibi...
*
Askerlerin Sincan’a kapatılmasındaki gerekçelerden “medyaya baskı yapıldı” kısmını en iyi bildiğimiz için bu kadarı...
Sorun misal:
28 Şubat’ta kaç gazeteci sorgulandı ya da hapisteydi?.. Ya da koca bir medya, bu kadar korkmuş, sinmiş, pısmış mıydı?..
*
Bu bir intikam...
En iyi kanıt ise Başbakan’ın “intikam değil” demesi, bilirsiniz ya...
Ne dese tersi çünkü...
*
28 Şubat suçluları (!) bu kadar değil tabii ki...
Başka gözaltıları ve tutuklamalar olacak...
Sabahın karanlığında kapılarına polis dayanacaktır, yakında birçok sürpriz ismi mahkeme çağıracaktır...
“Takdir-i ilahi” ise...
Bakarsınız Tanrı bu sefer mübaşir...
(Cumhuriyet)