bir şehidin ilanının büyüklüğü en az cep telefonu ekranının tamamı kadar olsun. Veya bir otomobilin dikiz aynası kadar olsun. Ama ufacık, küçücük bir kibrit kutusu kadar, ilkokul çağındaki çocuklarımızın taktıkları gözlük camı kadar olmasın.
18 martın şehitler günü olduğunu biliyorsunuz. O gün gazeteniz birkaç ek çıkartsın. Son bir yıl içinde, 5 yıl içinde, son on yıl içinde, son yirmi yıl içinde şehit olan vatandaşlarımızın listesi yayınlasın. Mümkünse fotoğrafları ve doğum tarihleri, memleketleri ve nerede, nasıl, niçin şehit oldukları ile birlikte yayınlansın.
Sizden daha genç , sizden daha kıdemsiz gazetelere de bu şekilde çok iyi seviyede örnek olabilirsiniz.
Size biraz maliyet getirecektir bu. Ama siz bu maliyetin altından kalkabilecek güçtesiniz. Çünkü bağrı yanık babalar, göz yaşları dinmeyen analar, aşkı hala süren eşler ve ruhları yaralı evlatlar dışında diğer her kim varsa, nerede ve nasıl yaşıyorsa, her ne iş yapıyorsa, şehitlerimizi unutuyorlar! Kin, nefret, intikam, düşmanlık, kibir, ego, hırs duyguları unutulmuyor ve hep taze tutuluyor ama şehitlerimiz unutuluyor! Şehitlerimizi unutmaya hakkımız yok! Çünkü normal hayatına devam eden her kim varsa, her neredeyse, her nasıl yaşıyorsa, bunu şehitlerimize borçludurlar! Devletin en büyük makamlarında oturanlar, Siyasetçi, bakan, milletvekili, gazeteci, savcı, hakim, avukat, öğretmen, marangoz, mobilyacı, doktor, cerrah, denizci, bakkal, simitçi, market patronu, holding patronu, armatör, sporcu, futbolcu, artist, şarkıcı, muhasebeci, mühendis, öğrenci, profesör, terzi, berber, manav, ayakkabıcı, matbaacı, yazar, her kim varsa, hepiniz bu ülkede düşman askerlerinin ve onların içimizdeki iş birlikçilerinin saldırılarına uğramadan henüz yaşıyorsanız bunu şehitlerimize, askerlerimize, polisimize borçlusunuz.
Elbette onlar her yere yetemiyorlar! Çünkü onlarda sizin gibi insan, onların da iki gözü, iki bacağı, iki kolu, iki kulağı ve bir beyni vardı ama neticede canlarını vermişler mi? Vermişler! O halde onlara gerekli saygıyı duymalıyız.
Ve devlet! 65 yaş üstü insanlara bazı ulaşım kolaylığı, bedava seyahat gibi imkanlar sağlıyorsunuz! Gerek yok! 65 yaş üstü olup da taşı sıksa suyunu çıkartacak insanlar var! 65 yaş üstü olup da bir teğmenin, bir astsubay başçavuşsun aldığı maaşın yüz katını, on katını, beş katını, üç katını kazananlar var. Şehitlerin geride bıraktıkları emanetlere dikkat edin! Onların eşlerine hemen devlet kadrolarında iş verilmelidir. Kontenjana falan boş verin. Nasıl bazı bakanların, bazı milletvekillerinin yirmi tane danışmanı var. Onlar da emniyet teşkilatının, eğitim müdürlüklerinin danışmanları oluversinler! Ne çıkar! Onların evlatlarını üniversitelere, arzu ettikleri yüksek okullara sınavsız ve parasız yerleştirin. O evlatlar için 5 yıldızlı Hilton seviyesinde yurtlar inşa edin! Çok mu zor! Nerelere para bulunmuyor ki! Onların anneleri, babaları yıkıntı, çöküntü, bodrum katı gibi evlerde oturuyorlarsa onlara en iyi, en uygun evleri satın alın ve tapusunu da onların ceplerine koyun! Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu yapar mı? Yapar! Bu gücü var mı? Var!
Her lafın başında ‘’ Önce sağlık!’’ deriz! Ama şehitler sizin, bizim ‘’ Önce sağlık!’’ dedikleri canlarını hiç tereddüt etmeden ve sadece sizler ‘’ önce sağlık!’’ diyerek günlük hayatınıza devam edin ve ömrünüzü, hayatınızı huzur, sağlık içinde de tamamlayın diyerek verdiler!
Ateş düştüğü yeri yakıyor! Ateşten fazla uzaklaşmayın! Sıcaklığı biraz kalbinizi ısıtsın diyorum.
Türk Devleti ve Türk gazeteleri elbette şehitler için saygı, ciddiyet, özen gösteriyor. Ama milletçe, devletçe bu kadarı ile yetinmeyelim diyorum.