Dondurucu kış, Suriye'nin üzerine çöken acı gerçeği daha da belirgin hale getirdi.

Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi, sadece geçtiğimiz Ocak ayı içerisinde Suriye'de ölen insan sayısının 5 bin civarında olduğunu açıkladı.

Bu savaşa müdahil olan çok taraf var ve bu tarafların tümü de savaşın yakın bir zamanda son bulmayacağının farkındalar.

Görünürde ne bir anlaşma umudu var ne de ülkenin altyapısı ve tarımını un ufak edilmekten kurtarmak için dizginleri eline alana bir kişi var.

Bu bir ölüm kalım savaşı ve doğası gereği de insanlar ölüyor. Kimse kazanamayacak bu savaşı ama başından beri savaşanlar sonunda bir çöl yaratacak ve daha sonra bunu zafer diye adlandıracak.

Yüzeysel anlamda, bu savaş hep iktidardaki Alevi azınlık ve destekçileriyle Sünni çoğunluğun özellikle de İslamcı olan kesimi arasında oldu. Türkiye başından beri Sünnileri destekleyip ihtiyaçlarını karşıladı.

Şimdi ise çatışma artık bir mezhep savaşına dönüşürken, hemen herkes bu savaşın içine çekilmekte. Taraf tutmak istemeyenler de taraf olmaya zorlanıyor. Bu arada hem Devlet Başkanı Esad'a bağlı güçler hem de muhalif milisler savaç suçu işliyor.

Hristiyan ve Dürzi azınlıklar bir kenarda durup taraf olmamayı tercih ettiler ama artık saklanacak kenar köşe kalmadı ve savaş onları da içine çekti.

En riskli durumda olanlarıysa Hristiyanlar. Hristiyanların yoğun olarak yaşadıkları yerleşim bölgeleri var ama bunlar ülkenin dört bir yanına dağılmış durumda olup, çoğu da muhalif ya da hükümet güçlerinin eline geçmiş bulunuyor.

Muhalif güçlerin içindeki bazı unsurlar, Suriye'nin kuzeyinde kiliseleri yaktı, rahipler öldürüldü ve Hristiyan siviller yerlerini yurtlarını bırakıp kaçmaya zorlandı.

Şimdi yavaş da olsa ülkede bir Hristiyan toplu göçü yaşanıyor. Eğer Esad'a muhalif İslamcılar Suriye'de hakim güç haline gelirse, bu göç dalgası bir sele dönüşebilir.

Irak savaşı sonrası 400 bin Iraklı Hristiyan ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı. Şimdi Suriyeli Hristiyanları da buna benzer bir kader bekliyor olabilir.

Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturan Suriyeli Hristiyanlar hiçbir zaman milis güç oluşturmadılar. Komşu Lübnan'da güçlü Hristiyan silahlı gruplar bulunmasına karşın böyle bir oluşuma gitmeye niyetleri de yok.

Aynı şeyi ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturan Dürziler için söyleyemeyiz. Dürzilerin kalesi, güneydeki Cabal ad Dürzi ya da Dürzi Dağı adını verdikleri dağlar.

Bu dağlar, ülkenin dört bir yanındaki Dürzilere gerektiğinde sığınabilecekleri bir coğrafi alan avanatjı sağlıyor. Örneğin, Şam'ın güneyinde Dürzilerin en yoğun olarak yaşadığı bir semtle bu dağlar arasında bağlantı bulunuyor.

Ayrıca Dürzilerin Lübnan'daki Dürzi toplumunun da yardımıyla yeni yeni bir milis güç oluşturmaya başladıklarına dair işaretler var. Dürzilerin çoğu hala savaşa taraf olmak istemiyorlar ama bir yandan da en kötü senaryoya karşı hazırlık yapıyorlar.

Eğer zor durumda kalırlarsa, Dürziler büyük bir olasılıkla Alevilerin yanında yer alacaktır. Çünkü Sünnilerin büyük bir bölümü hem Alevilerin hem de Dürzilerin kendi İslam versiyonlarına ters düştüğüne inanıyor. Ama Dürzilerin en korktukları şey savaştan sonra neler olacağıyla ilgili. Devlet Başkanı Esad sonrası bir Suriye'de kendi dini ve kültürel haklarını nasıl koruyacakları konusunda endişeleri var.

Kürtler, Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Şii azınlıkların tümü, artık Esad sonrası senaryoyu düşünüp taşınıyor ve buna göre hazırlık yapıyor. Ama ne olursa olsun bu savaşın kazananı olmayacak. Suriye halkı daha şimdiden kaybetmiş bulunuyor.


(CNN Türk'ten alınmıştır)