Taksim Gezi Parkı eylemi bir parkı korumanın çok ötesinde bir hareket. Batılı ülkeler de bunun farkında ve dikkatle izlemekteler Türkiye'yi. Bu protestoları "Türk Baharı diye tanımlayabilir miyiz acaba?" diye soruyorlar. Ve hemen ardından şu sonuca varıyorlar: "Türk Baharı değil belki ama halkın rejime karşı duyduğu hoşnutsuzluk ve öfkenin bir sonucu."
Evet, Batı artık Türkiye'deki düzenden "rejim" diye söz etmeye başladı.
Aynen Irak rejimi, İran rejimi, Esad rejimi gibi "Türkiye'deki rejim" terimini de duymaya başladık.
Hükümetin gittikçe daha otoriter bir tutum takındığının ve Türk halkının büyük bir bölümünün bundan korktuğunun farkındalar.
Türkiye'de yaşayan yabancı gazeteciler ise Türk medyasının şu veya bu nedenden ötürü protestolara yer vermediğini duyuruyorlar.
Türkiye medyası için "kötü niyetli" sıfatı kullanılıyor.
Batı'da Erdoğan'ın olumlu not aldığı, başarılı olduğu konular şöyle sıralanıyor:
- Israrla Türkiye'de demokrasiyi yaymaya çalıştığını söyledi ve birbiri ardına üç seçim kazandı.
- Hatta partisi en son seçimlerde oyların yüzde 50'ye yakınını aldı.
- Türkiye ekonomisi Erdoğan iktidarında büyüdü ve Avrupa ülkelerinin birçoğunu kıskandıracak duruma geldi.
- Erdoğan ülkeyi askeri vesayetten uzaklaştırdı.
- Başbakan, başarılı bir politikacı ve Ortadoğu'da devam etmekte olan krizde Batı'nın dostu oldu.
- Batılı liderler Arap Baharı değişimi geçiren ülkelere Türkiye örneğini izlemelerini tavsiye ettiler.
Ama şimdi bakıyorlar ki başta İstanbul, Ankara ve İzmir sokakları olmak üzere Türkiye'nin belli başlı kentleri Arap Baharı'nı aratmayan görüntülere sahne oluyor.
Anneler, teyzeler, halalar tencereyi kepçeyi kapmış sokağa inmiş.
Başbakan kendine yakın medyayı takip ettiğinden durumun ciddiyetinin farkında değildir belki.
Biraz sosyal medyaya, ya da sokağa şöyle bir bakıversin.
Polisin yaptıkları şu anda uluslararası insan hakları gözlemcilerinin kent caddelerinde görev yapmasını gerektiriyor. Polis zulmüne karşı insanların uluslararası mahkemelerde haklarını arayabilmeleri için delil toplanması gerekiyor.
Batı, bu protestoları Erdoğan için bir sınav olarak görüyor.
Erdoğan'ın "Birkaç çapulcudan mı izin alacağım" şeklindeki sözleri sadece Türkiye'den değil Batı'dan da duyuluyor.
Başbakan halkı sakinleştirmek yerine hala kışkırtıcı bir dil kullanıyor.
Ve tüm bu gelişmeleri izleyen Batı artık "Bu Erdoğan için sonunun başlangıcı mı yoksa?" diye soruyor.
Evet, üç dönem arka arkaya seçim kazanarak başbakanlığı sürdürmek demokratik olarak seçilen her lider için büyük bir başarıdır.
Ama tarih bize bu tür "hat trick" zaferlerin aynı zamanda sonun başlangıcı olduğunu da gösterdi.
Bu durum Erdoğan için de geçerli olabilir. Eğer bu protestolar onun ifadesiyle "üç beş çapulcu"nun değil de halkın büyük bir bölümünün iradesini temsil ediyorsa, Erdoğan için artık koltuğu bırakma zamanı geldi demektir. Ama bu noktada o koltuğun ne şekilde bırakılacağı da çok önemlidir.
Çünkü Türkiye'nin geleceği Erdoğan'ın koltuğu nasıl bırakacağına bağlı olacak.
(CNNTürk)