Ülkeyi yönetmeye talipseniz birinci beceriniz sorun çözme olmalı.

Sorun çözemeyen sorunların altında ezilmeye mahkumdur.

Aslında sorun çözemeyen doğal bir sonuç olarak sorun yaratan oluyor.

Sorun dişi ve doğurgandır.

Özellikle son üç yıldır Kıbrıs Türkü’nün yaşamakta olduğu durumun acı gerçeği budur.

Sorunlar azalacağına çığ gibi büyüdü.

 

Ülkeyi yönetmeye talipseniz birinci beceriniz sorun çözme olmalı.

Sorun çözemeyen sorunların altında ezilmeye mahkumdur.

Aslında sorun çözemeyen doğal bir sonuç olarak sorun yaratan oluyor.

Sorun dişi ve doğurgandır.

Özellikle son üç yıldır Kıbrıs Türkü’nün yaşamakta olduğu durumun acı gerçeği budur.

Sorunlar azalacağına çığ gibi büyüdü.

Trafik kazalarının rakamları kıyasla paylaşılırdı, bir de intiharların rakamları mukayeseli ortaya konsun.

İntiharlarda da bu dönemde korkunç bir patlama olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğiz.

***

HAVADİS çıktığı ilk günden bugüne en çarpıcı manşetlerinden birini dün attı.

Bir tadımlık şeker için bir çuval harnıp çiğnemeye gerek yok.

Manşete son üç yılda mamanın, tüp gazın ve benzinin zam oranları yerleştirildi.

Üç yılda tüp gaza %72.90, benzine % 72.77, çocuk mamasına ise % 53.07 oranında zam yapılmış.

Başbakan, Maliye Bakanı, Ekonomi Bakanı onu bunu boş verip bu tabloyu açıklasın.

Yanıtı tahmin ediyorum.

“Bu ürünlerin fiyatı bizim kontrolümüz dışında artıyor.”

Beceri halkın refah düzeyini korumaktır.

Bıraktık yükselmeyi en azından yerinde kalmasını sağlamaktır.

Eşelmobil, hayat pahalılığı uygulamasının dondurulması ve pahalılığın doludizgin gitmesi, maaşların erimesi demektir.

Maaşlara artış yapılmaması asla maaşların aynı kalması demek değildir.

Maaşlar rakamsal olarak aynı kaldığı sürece enflasyon, yani hayat pahalılığı oranında erime var demektir.

***

Kıbrıs Türkü çok zor dönemler geçirdi.

Ancak hiç bir dönemde son üç yıldaki fakirleşmeyi, maaşlardaki erimeyi yaşamadı.

Rum tarafında kriz nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde maaşlar yüzde bilmem kaç gerileyecekmiş.

Güya biz böyle bir durum yaşamamışız gibi bazıları ahkam keser.

Güney’de her şey gözler önündedir.

Dalga geçme filan da yoktur.

Kriz tarif edildi, alınacak tedbirler de kaçınılmaz olarak alındı.

Bizdeki kriz güneydekinde geri mi?

Kriz olduğu için insanların maaşların gerileyecek.

Peki bizde üç yılda yüzde otuzun üzerinde maaşların satın alma gücünün gerilemesi krizin değil de neyin ürünüdür.

Güney’de kriz varsa bizde ilan edilmemiş felaket vardır.

***

Öyle bir felaket yaşıyoruz ki tüm sektörler ya da herkes kendi canının derdine düşmüştür.

Türkiye ile imzalanan protokole ve program içeriğine herkes kendi çıkarlarına göre bakıyor.

Ticaret Odası kendi üyelerinin çıkarına göre baktı, “TAMAMDIR” dedi.

Sanayici, hayvancı ya da çiftçinin, kısaca üretenin aynı rahatlıkla “TAMAMDIR” demesi olası mıdır?

***

Böylesi dönemlerde fatura hep çalışanlara kesilir.

Kör tuttuğunu, meselesi var ya, ülkeyi yönetenler için en yakınlarında ve en kolay yakalayabilecekleri dar ve sabit gelirler...

Gelirler artırılırken, hayat pahalılanır bedeli dar ve sabit gelirliler öder.

Maaşlar dondurulur gene bedeli ödeyen aynı insanlar...

Böyle program yapıp uygulamayı, mezardan nenem kalksa o da becerir.

Sıkıntı varsa toplumun tüm kesimleri eşit paylaşacak.

Özünde bu çerçevede adalet olmayan hiç bir ekonomik paketin başarılı olma şansı yoktur.

Bir de şunu unutmayalım, önce çaresizlik empoze edip ardından paket gündeme gelirse o paketi toplum kesimlerinin sağlıklı ele alması mümkün değil.

***

Dün Necati Taşkın İlkokulu’na gittim.

Önce okul müdürü ya da okulun yönetim kadrosuyla sohbet ettim.

Ardından KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil’i dinledim.

Okuldan ayrılmadan da son olarak öğretmen odasında öğretmenlerle konuştum.

Birilerinin aklından “KTÖS Yönetimi öğretmenleri zorla greve sokuyor” geçiyorsa, hızla o düşünceyi terk etsinler.

Tıpkı LTB’de çalışanların sendikasına eylem içinde baskı yaptığı gibi okullardaki eylemlerde de öğretmenlerin sendikaya, “Uyumayın” baskısı var.

***

Başka okullarda olduğu gibi Necati Taşkın İlkokulu’nda 80 küsur gündür öğretmen eksiği var.

Bakanlık burnunun dibindeki bu okulda öğretmen açığı sorununu çözemedi.

Öğrendim ki bazı okullardan torpil operasyonuyla bazı öğretmenler Bakanlıkta görevlendiriliyor ama onların yerine okullarına öğretmen verilmiyor.

Öğretmenin eylemi aslında Eğitim Bakanlığı’na görevini anımsatma amaçlıdır da...

***

Bir zamanlar bizim öğretmenimizin maaşı Türkiye’deki öğretmenden neredeyse kat kat fazlaydı.

Dün bu konu da açıldı.

Çok net olarak şu söylendi: Yeni başlayan bir öğretmen asgari ücretten biraz fazla maaş alır. Fazla ders ücreti de yok. Türkiye’de başlangıç maaşı 15 ders için geçerlidir. Hemen hemen tüm öğretmenler o ders saatinin üzerinde ders verdiği için ellerine geçen maaş bizde mesleğe yeni başlayan öğretmenin maaşında yaklaşık yüzde elli fazladır.

Hade sayın yetkililer bunu da bir anlatır mısınız?


Günün sözü:

Bir beden için en ağır yük, bastığı yeri bilmeyen baştır.


(Havadis gazetesinden alınmıştır)