Bugün üniversitelerde PKK’nın dağ kadrosundan çok daha fazla sayıda militan var... Üniversite sınavını bırakın kazanmayı, verilen sürede soruları okumayı bile beceremeyecek tipler, gözde okullara yerleştirilmiş durumda... Yirmi yıldır sistemli biçimde sürdürülen ve devletin seyirci kalması sonucu bir ‘işgal’e dönüşen bu uygulama, üniversiteleri göz göre göre ‘kurtarılmış bölgeler’e çeviriyor...
Kamuoyu olup biteni tam bilmiyor... Bilenler de, ‘sağ-sol’çatışması olarak biliyor... Çünkü şeref özürlü medya, PKK azgınlığını, ‘karşıt görüşlerin birbirlerine girmesi’ şeklinde yansıtıyor... Dikkat edin, olayların bir tarafında PKK’lıların olduğu hemen hemen hiç dile getirilmiyor... Erzurum Atatürk Üniversitesi’ndeki olaylar haberleştirilirken, ülkücülerle ‘BDP’li öğrenciler’den söz ediliyor...
‘BDP’li’ deyince, imajı sözde biraz daha yumuşatacaklar ya, ne Apo gösteriliyor, ne PKK bayrakları... Mersin Üniversitesi kampüsü, öğrenci olmayan PKK’lılar için bile, yakıp yıkma özgürlüğüne sahip oldukları bir ‘staj alanı’... Sadece yakıp yıkmıyorlar, Doğulu olup da, bölücülere destek vermeyen öğrenciler üzerinde baskı ve şiddet uyguluyorlar... Sonuç almakta zorlandıklarında, o öğrencilerin ailelerini tehdit ederek, çaresizliğe zorluyorlar... Çukurova ve Akdeniz Üniversitelerindeki durum çok da farklı değil...
İş o derece ileri boyuta vardı ki, artık Dicle Üniversitesi’nden patlayıcılar çıkmaya başladı... Devleti yöneten siyasî iktidarın ayıkması için kampüslerden tanksavarlar veya roketatarların mı çıkması gerekiyor acaba? Dünyada hiçbir devlet, bütün bu olup bitenlere seyirci kalamaz, ama bizimki seyirci bile olamıyor... Sözünü ettiğimiz militan tipler aynı zamanda mobil... Hangi okulda olay çıkaracaklarsa orada toplanabiliyorlar... Bugün Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’ndeki fiilî gerçeği gören hiç kimse “Bu devlet, bu asker, bu polis, bu korucu; Gabar’da, Cudi’de, Kato’da neden lüzumsuz yere teröristlerle mücadele ediyor” sorusunu sormaktan kendini alamaz... Çünkü başkentteki işgal, çok daha izaha muhtaç ve çok daha acıtıcı...
Konu artık, üniversitelerde ‘varlığını ispatlama ve tutunma’ konusu olmaktan çoktan çıkmış, ‘kendileri gibi olmayana üniversitede okuma hakkı tanımama’ya dönüşmüş durumda... Burada okumayı düşünen öğrencinin anayasal hakkını güvence altında tutması gereken irade, ne yazık ki ortalıkta gözükmemektedir... ‘Kendi hakkını kendi eliyle korumak’tan başka çaresi kalmayan öğrenciler ne yapacaklar? Ya okulları terk edecekler ya da direnecekler... Terk ettiklerinde problem yok, militanların istedikleri gerçekleşmiş olacak!.. Kahredici açmaza bakın... Direndiklerinde ‘sağ-sol çatışmasının taraflarından birisi’ olarak sunulacaklar!..
Bu adaletsiz tablo ve işgal karşısında, devlet nerede, iktidar nerede, emniyet nerede, savcılıklar nerede? Geçtiğimiz Cuma günü Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenciler, ‘Borçlar Hukuku’ konusunda bir sempozyum düzenliyorlar... İçeride dekan, öğretim üyeleri ve öğrenciler var... Fakat kendileri dışında hiç bir faaliyete izin vermeyen PKK’lılar, iddiaya göre bir dekan yardımcısının yol vermesiyle sempozyumu basıyorlar... Fakültenin maalesef en büyük otoritesi olan bölücü örgütün militanları, salonun kapı ve camlarını kırarak, içeriye soda şişeleri ve taşlarla saldırıyorlar... Bunun üzerine sempozyum alelacele bitiriliyor.
Teknik amaçlı bir sempozyuma bile izin vermeyen PKK şiddeti, medyada karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması şeklinde yer alıyor... İşgal lobisi işte bu kadar âdice işliyor... Ama burada kalmıyor... Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki olaylarda ‘yeni CHP’nin milletvekillerinin verdiği destek gibi, burada da başta Eğitim-Sen olmak üzere, bir çok ‘sol’ kuruluş bu lobideki yerlerini, açıklamalarla alıyorlar...
Bu olaylarda Marksist solun durumuna da göz atmakta fayda var... Zihnindeki ‘sol’u 60’lı, 70’li yılların şehir efsaneleriyle süslenmiş palavra dizilerle besleyenler bilmelidirler ki, üniversitelerde böyle bir sol yok... ‘Kolektif’lerde olduğu gibi bölücülerle birlikte hareket ediyorlar... Kürtçülüğün Türkiye solunun rahminde büyüdüğünü kaleme aldığım yazıda, Kürtçülerin uzun yıllar, Marksist solun oluşturduğu korunaklı alanda faaliyet gösterdiğini, çünkü buna ihtiyaçları olduğunu vurgulamıştım... Bugün ise rollerin değiştiğini, öncü konuma bölücü hareketin geçtiğini, dünyada Marksist ideolojinin zayıflaması dolayısıyla, himayeye muhtaç olan örgütlerin PKK’nın korunaklı alanında varlıklarını koruyabildiğini aktarmıştım... Zaten son genel seçimde PKK’nın çatısı altında seçimlere girmek için yarışmaları her şeyi özetlemişti...
Üniversitelerde bu ilişki pekişerek devam ediyor... Marksist sol bu ilişkinin hem ‘edilgen’ tarafıdır, hem de lojistik sağlayıcısı, özellikle de medya desteği konusunda... Okullarını bitirmekten başka amaç taşımayan Anadolu çocuklarının, bu kirli işbirliği ve azgınlıkla baş başa bırakılması, oldukça düşündürücü... Siyasî iktidarın bu konuda uyurgezer gibi görünmesi ondan da düşündürücü...
Hukuk Fakültesi’nde ‘hukuk’, Ankara’da savcılar var mı, onu da göreceğiz...
(YeniÇağ gazetesinden alınmıştır)