ÖLÜ DOĞMUŞ PROTOKOL... Önümüzdeki üç yılı kucaklayacak Ekonomik ve Mali İş Birliği Protokolü, Ankara’da imzalandı. İlk tepki Ekonomik Örgütler Platformu’ndan geldi. Belli ki bu protokol ölü doğmuştur. Toplumun tüm kesimlerince kabul görmeyen bir içeriğin yaşam bulma şansı yoktur. Ömrü en çok erken seçime kadardır. Bugün için fazla söze gerek yok.
Sendikalar korkulu rüya olunca, siyasi erki elinde tutanların uykuları kaçar.
Bu satırların yazarı olarak gerçek sendikaların varlığını çalışma hayatından öte demokrasi için bir gereklilik görürüm.
Sendikaların etkisizleştiği oranda demokrasi de kan kaybeder.
***
Örgütlü toplumu savunanlar sıra çalışanların örgütlülüğüne gelince becerip yan çizmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta doktorsanız, Tabipler Birliği’ne üye olmak zorundasınız.
Mimar ya da mühendisseniz ilgili odaya üye olmazsanız mesleğinizi icra edemezsiniz.
Ticaret yapacaksanız Ticaret Odası’na, sanayi grubuna girecek bir işiniz varsa Sanayi Odası’na üye olmanız koşuldur.
Esnaf ve zanaatkarlar için de durum farklı değil.
Sıra çalışanlara geldiği zaman örgütlenme değil örgütlenmeme hakkı işaret ediliyor.
CTP’nin hükümet günlerinde yapılanlardan eleştirilecek malzeme bulanlar var ben ise çalışanların örgütlenmesini yasal koruma altına almadıkları için eleştiririm.
“Sendikasız çalışan olamaz” denilecek ve bu yasal güvence altına alınacaktı.
Bir gerekçe bulundu ve yapılmadı.
Örgütsüzlüğün en ağır bedelini ödeyenler arasında basın çalışanları herhalde ilk sıralardadır.
***
Ülkemizde sendikalı çalışanların ezici çoğunluğu kamuda çalışanlardır.
Özel sektörde sendikalı olanların oranı yüzde bir bile değildir.
Kamuda ve özelde çalışanların toplamında sendikalı olanların oranı yüzde yirminin altındadır.
Peki özel sektörde işverenlerin örgütlülük oranı ne kadardır?
Yüzde yüze yakındır.
İşverenin örgütlenmesi yasal koruma altında çalışanın örgütlenmesi işi korumasız. Yasal koruma olmayınca var olan örgütlülük bile tehdit olarak algılanıp zayıflatılıp, etkisizleştirilmeye çalışılır.
***
Çalışanın örgütlülüğüne karşı olanlar, var olan örgütlülüğü kırmak, geriletmek için çeşitli yollara başvurur.
Bir... Olanak varsa sendikaya üye olunmaması için telkinde bulunulur.
İki... İş yerine sendika sokulmaz. Sendikalı olmak isteyenlerin işine son verilir. Sendikal mücadeleyi benimseyenler zararlı virüs gibi görülür.
Üç... Var olan sendikaların üyeleri için önemli olduğu inancı zayıflatılıp, önemsizleştirilmeye çalışılır.
Dört... Etkili sendikalar bölünerek zayıflatılmaya çabası içine girilir.
Beş... Sendikaların mali yönden zayıflatılması hep hedef alınır. Sendikaların kazançları sürekli abartılarak takdim edilir. Sendika yöneticilerinin bu paraları nasıl harcadıkları gündeme taşınarak kafalara soru işaretleri bırakılır.
SONUÇ OLARAK SENDİKALARIN YIPRATILMASI BU DÜZENİN AMAÇLARI ARASINDA ÖN SIRADADIR.
***
Gelelim genelden özele...
LTB’de örgütlü sendika BES’in grevdeki çalışanlara maaşlarını neden ödemediği bir süreden beri gündeme taşınıyor...
Greve gidildiği zaman sendika üyelerinin maaşını öder diye bir kural yoktur. Olamaz da...
Böyle olsa grevin anlamı kalmaz.
Ekranlardan da söyledim.
Greve gitmek, bazı şeyleri göze almaktır.
***
Genel grev, sendikal mücadelede en son gelinen aşamadır.
Nedeni de çalışanların maaş almadan uzun süre mücadele etmesinin zorluğudur.
Greve gidenin maaşı kesilir. Ancak sendika güçlüyse pazarlıkla kesintilerin iadesini sağlayabilir. Bu tamamen pazarlık meselesidir.
***
KTÖS’te 18 yıla yakın sendikacılık deneyimim var.
Orada çok şey öğrendim.
Sendikal eylemin amacı işvereni rahatsız edip istenileni elde etmektir.
Rahatsız etmek için ille de genel greve gerek yok.
Stratejik noktalarda, iş akışını aksatmak yeterlidir.
Sendikacılık asla bıçağa yumruk vurmak değildir. Bıçağa yumruk vuracaksan, önce yan yatırıp sonra vurursunuz.
***
BES yöneticilerini eleştirmek istemem.
Ancak BES’te sendikacı olsaydım, çöp toplamama eylemini rahatsızlık yaratıp sonuç almayı kolaylaştıracak semt ya da bölgelerde yapardım.
Belediye merkez binasında da belirli servislerde greve giderdim.
Böyle olunca en çok yüz kişiyle etkin grev yapar, öteki çalışanların dayanışma kesintileriyle grevdekilerin de maaşlarının ödenmesini organize eder, sonuç alana kadar eylemi sürdürürdüm.
***
Çok iyi anımsarım KTÖS’te eyleme gittik.
Hükümet kesinti hesabı yapıyor.
Grevi kaldırdık.
Toplu olarak öğretmenler “Hastayız” deyip hastaneye gittik. Sağlık Bakanlığı müdahale edip öğretmenlerin öncelikle muayene edilmesini sağlamaya çalıştı.
Öğretmenlerin tepkisi ne oldu?
“Biz sıramızı bekleriz, halkın önüne geçmeyiz!!!”
Hep hizmet aksadı hem de maaşlardan kesinti yapılamadı.
***
Sendikal mücadele bir anlamda savaştır.
Savaşların karakteristiği ise hilelerdir.
1963- 1974 arası Lefkoşa’da bölüklerin, 11. , 22. , 33. 44., 55. , 66. , 77. bölük olması var olan bölük sayısını abartılı göstermek değil miydi.
Ya da önemli bir makineli tüfeğin değişik mevzilerde kullanılması çok sayıda makineli tüfek var denilmesi için yapılmıyor muydu?
Bildiğimiz solinaların, boruların top diye törenlerde geçirilmesi...
***
Sendikalar mücadele ederken genelde çok ciddi bir psikolojik saldırı da görürler...
Genelde sendikalar psikolojik savaşta daha zayıf olurlar. Çünkü grevle hizmet alımı aksayanlar karşı cephenin doğal yandaşıdır.
Pek çok nedenle sendikal mücadele çelikten bir irade ister.
Kampanyalara karşı kampanya ile yanıt verilemese de etkilenmemek için psikolojik olarak hazır olunmalıdır.
***
Şimdi BES’e, “Sen çalışanları öde?” deniyor. Hiçbir sendikanın böyle gücü yoktur.
Var olan ekonomik güç sıra dışı, çok zor durumda olan üyeler için, ya da mücadelenin başarısı için kullanılmalıdır.
LTB’de çalışanların mücadele için kararlı olduğu görüldü. Şimdi çalışanların sendikal mücadele disiplinini kırmak için BES’in ekonomik gücü sorgulattırılmaya çalışılıyor.
Sendikanın mali gücü, cephanesi gibidir. Cephanelik boşaltıldığı an sendikanın işi sanıldığından daha zor bir konuma gelir.
***
Geçmiş yıllara da bakınız... Etkili sendikaların mali yönden zayıflatılması için her türlü kampanya denendi. Kamu çalışanlarının sendika aidatlarının maaşlarından Maliye’de kesinti yapılma işleminin durdurulmasına niyet edilmesi de bu amaçla değil miydi?
Sendikalar korkulu rüya olarak algılandığı sürece sendikalara, yok edilmesi gereken düşman gibi davranılacak.
Çalışanlar da bu niyeti doğru okuyup sendikal örgütlenmesine sıkı sıkıya sahip çıkacak.
Aksi halde sendikal örgütlenme de geri adım atıldığı an ileriye yeniden dönmek hiç de kolay değildir.
Günün sözü:
Sendikasız çalışma yaşamı, sigortasız yaşam gibidir.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)