Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorsa pozitif korumacılık süreciyle Kıbrıslı Türklerin hayatın her alanında var olmasına ciddi katkı koymalıdır.

Kendi evinin efendisi olmayanı kimse efendi yerine koymaz.
Kendi evinin efendisi olacak toplumun öncelikle ekonomisinin efendisi olması gerekir.


Kuzey Kıbrıs’a yatırım yapılmasından mutluluk duyarım.
Özellikle Türk yatırımcı da hoş geldi sefa geldi.
Yapılan hiçbir yatırımın altında tekerlek yok.
Merit Lefkoşa’dan Kaya Artemis’e oradan Cratos’a ve diğerlerine...
Mülkiyet el değişebilir ama bu tesisler artık Kuzey Kıbrıs’ta olacaktır...
***
Yabancı sermayeyi ülkeye çekmek bir politikadır...
Doğru alanlarda yatırım için gelecek yabancı yatırımcıya uygun yatırım iklimi de sağlanmalıdır.
Yabancı yatırımcı derken Türkiye dahil tüm yabancı ülke yatırımcılarını kastediyorum.
Yerli yatırımcıyı da unutmayan, yabancı yatırımcıya yönelik politikadan hiç korkmam, hiç endişe etmem.
Nasıl ki tüm yumurtalar aynı sepette olmamalı yabancı yatırımcılarında olabildiğince değişik ülkelerden olmasında yarar görürüm.
***

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü üçüncü ülke yatırımcılarını boş verin Türkiye’nin önde gelen yatırımcıları için bile çekim merkezini engelleyicidir.
Kuzey Kıbrıs’ta yatırım yapan Türkiye firmalarına bir göz atın...
Türkiye’nin ilk yüz büyük firması arasında yer alanlardan kaçının burada yatırımı var?
Ya da Kuzey Kıbrıs’ta yatırım yapanlardan kaçının uluslararası güçlü ortaklık bağı var?
Bu yaklaşımım asla Kuzey Kıbrıs’a yatırım yapanları önemsizleştirme amacını taşımaz.

***
Bir ülkenin ekonomisine dıştan bakıldığı zaman bütünlüklü ya da sektörel temelde kendi yatırımcısı ile yabancı yatırımcının sahip olduğu oranların çok önemli olduğuna inanırım.
Eğer devletseniz...
Toprağınız varsa...
Nüfusunun varsa...
İş adamlarınız varsa...
Varsaların listesini daha da uzatabilirim, her alanda azınlığa düşmemeniz gerekir.
***
Azınlığa düşmeme politik bir irade gerektirir...
Finans dünyanızda bankalarınız var...
Bankaların aktivitesinde mevduat ve kredi ilişkisi önemli...
Eğer yerli bankalarınızdan fazlası çeşitli statülerle ülkenize gelmeye çalışıyorsa, verimli, kazançlı bir iş imkanı var demektir.
Yabancı bankalar özellikle itibarlı, güvenli bankalar ülke bankacılığı açısından da prestij kaynağıdır.
Ancak her koşul altında güvenilir bankacılık kurallarına uygun yerli bankaların finans dünyasındaki etkin varlığının oranı azınlığa düşmemeli.
Bu nasıl sağlanmalı?
Mutlaka bir yolu bulunarak sağlanmalı...

***
Gelelim eğitim dünyamıza...
Eğitimle ilgili bakanlığın isminin önüne milli kelimesini koysanız da eğitimin artık yerel ve evrensel gereksinim ve kurallara göre şekillendirilmesi bir zorunluluktur.
En zor yıllarda bile Kıbrıs Türk örgün eğitim kurullarını ciddi kalitesi vardı.
Gün geldi üniversitelerimiz oldu.
Türkiye’den YÖK’ün denetimden öte gölgesi üniversitelerimizin üzerinden eksilmedi.
Ansızın baktık, Türkiye’den önemli üniversitelere devlet görevi olarak Kuzey Kıbrıs’ta kampüs açma görevi verildi.
Kimse yanlış anlamasın ama yapılan operasyonu KKTC Üniversitelerini kuşatma operasyonu olarak görme eğilimim yüksektir.
Eğer kalite ve yeni alanlarsa mevcut üniversitelerimize Türkiye’den deneyimli üniversitelerle işbirliği ortamı yaratılarak çok rahat sonuç alınabilirdi.
Şimdi uygulanmakta olan projeye bakıyorum...
KKTC’de üniversitelerdeki öğrenci sayısı artacak ama yılların akışı içinde KKTC orijinli üniversitelerin, payı azınlığa düşecek.
Ya da üniversitelerimizin el değiştirmesi için ortam yaratılacak.
***
Yazımın girişinde turizmi örneklediğim için turizm konusuna yeni örnekler ve açıklamalarla yeniden girmeyeceğim.
***
Konu oldukça açıktır.
Bir ülkenin kendi yatırımcısı cılız ve azınlıkta kalırsa o ülkede demokrasinin ipleri de elden kaçar.
Parayı veren düdü
ğü çaldığı gibi, ekonomide gücü elinde tutanlar da demokrasi düdüğüne kendi istediği gibi üfler.

***
Yazdıklarımın çok kolay anlaşıldığına inanıyorum ama yine de genelden özele doğru daha net yaklaşımla kayayım.
“Bizim de sıkıntılarımız var” dense de Türkiye’den yatırımcıların sahip olduğu olanaklar, doğrudan ve dolaylı destekler, Kuzey Kıbrıs’ta ayrıcalıklı ya da orantısız güç sahibi olmalarına neden olmaktadır.
Eğer büyük ölçekli yatırım söz konusuysa bizim yatırımcımız kendi yağı ile kendi ciğerini bile kavuramaz.
Siyasi nedenler dünya piyasalarından ucuz kaynak bulmaya engel...
Bu bankalar için de geçerli...
Ama üçüncü ülke yatırımcılarını boş verin Türkiye’den yatırımcılar ve bankalar çok ucuz parasal kaynaklara çok kolay ulaşıyor.
Peki bu durumda Kıbrıslı Türk iş adamı nasıl yatırım yapacak?
Nerede hükümetin bu konudaki politikası?
Leblebi parası gibi kaynakları büyük büyük laflarla satanlara acıyarak gülüyorum...

***
Nüfus olarak azınlığa düşmekle, ekonomik hayatta azınlığa düşmenin hiç bir farkı yoktur. Hatta ekonomideki azınlığın tehlikesi daha büyük bile sayılabilir.
Türkiye’den gelen yatırımcılardan rahatsız mı oluyorum?
Hayır olmuyorum.
Benim rahatsızlığım Kıbrıslı Türk yatırımcının, orantısız gücün ezikliğiyle adım adım gerilemesidir.

***
Geçenlerde bir yabancı gazeteci ile görüşüyordum.
Sorular soruyordu.
O sorular bu yazıyı yazmamın esin kaynaklarındandır.
Çünkü o gazeteci tüm sektörlerde yerli ve yabancı yatırımcı oranını soruyordu. Sorular sorarken, ekonomideki azınlık konumunun toplumun siyasi fotoğrafını da olumsuz etkileyeceğini söylediği zaman, durup düşündü...
Düşündüm, düşündüm ama “haksızsın”, diyemedim.
... Ve anladım ki sermayenin dili de, dini de, milleti de var... Yerli ezik olduğu sürece yabancının getirisi ve götürüsü mutlaka sorgulanmalı.
Kıbrıs özelinde yerli yatırımcı, yerli sermaye yok edilir ya da etkisiz hale getirilirse bunun bedelini gün gelir, yaratanlar da ödemek zorunda kalır.

Yazdıklarımdan kuşkusu olanlar bu yazıyı kesip saklasın...
Gün gelecek dünyanın önemli firmalarını Kuzey Kıbrıs acentelikleri Türkiye’deki acentelerin kanatları altında olacak. Kuzey Kıbrıs’ta Pazar payı büyük Türkiye’nin ünlü markaları da Kuzey Kıbrıs’taki acentesinin sahipliğini gözden geçirecek.
Bu yazdıklarımın ötesindeki kaygılarımı bir başka yazıma konu edeceğim.
***
Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorsa pozitif korumacılık süreciyle Kıbrıslı Türklerin hayatın her alanında var olmasına ciddi katkı koymalıdır.
Kendi evinin efendisi olmayanı kimse efendi yerine koymaz.
Kendi evinin efendisi olacak toplumun öncelikle ekonomisinin efendisi olması gerekir.

Günün sözü:

Düşünce seslendirildiği zaman, ortak aklın hareket alanına girer.


(Havadis'ten)