"Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun
Kusuru örtmeyi marifet edin kendine
İşte o zaman kusursuz olursun…" Hz. Mevlana
Evimize gelen misafir bir çocuk ise yapmamız gereken; içten bir gülümseme ve onların zevkine uygun bir kaç kolay yemek…
Amaaaa gelen misafir büyük ise vay halimize!
En önemli şey evimizin temizliğidir çünkü onlar genelde bizi değil evimizi görmeye gelirler.
Tuhaftır ama mesela koltuğumuzun altındaki toz, onların ilgisini çeker.
Bu durumda ortaya çıkan sonuç şu mu oluyor?
Çocuklar, masum ve samimi…
Büyükler, fesat ve mutsuzdur…
Hiç unutmam yıllar önce; tesadüf eseri, ilk defa evime gelen orta yaş üzeri bir kadın, tuvalete gidip geldikten sonra duşakabin ile duvar arasındaki rutubet için bana çözüm önerileri üretmeye başlamıştı.
İşin ilginç tarafı o söyleyene kadar, ben farkında bile değildim.
E tabii durum böyle olunca neyin çözümünü dinlediğimi uzun bir süre anlamamıştım.
İyi ki, karşında saçmalayan biri olduğunda ya da konuşulana konsantre olamadığında, kafanı aşağı yukarı kaldırıp indirmeyi icat eden birileri olmuş.
Yoksa karşındakinin yüzüne uzun bir süre bön bön bakmak gerekirdi.
Buna benzer bir durum geçenlerde annemin de başına geldi;
80’e merdiven dayamış komşusu, tuvaletin içindeki kireç lekesini gördü!
Eyvah!
İşin mi yok?
Normal bir insan, tuvalet ihtiyacından sonra ellerini yıkar, aynaya bakar vs...
Bu, kafasını sokmuş inceleme yapıyor.
Allah’ın şapşalı fesatlık yapacak diye iyi gözlüğünü düşürmedi.
Tabii o yaşta insanlar bizlerden daha hassas oluyorlar.
Evde bu konu geçince ben de bilir kişi olarak hemen tuvalete koşup baktım, yıllarca bu kusuru görmeden yaşamışım ne fena…
Ama annem ‘şapşal’ dedim diye bana kızdı, dalga geçtim diye yine kızdı…
Sonra uykuları kaçtı, taktı eline eldivenleri ve her yolu denedi.
En son çare buna sebep olan artezyen suyunu iptal edip eve şehir suyu bağlattı.
Suya para ödemiyorken şimdi bir de su parası çıktı!
Peki hani insan yedisinde neyse yetmişinde de oydu?
İnsan yedisinde masum da, peki yaş ilerleyince ne oluyor bizlere?
Boşa yaşamak dedikleri bu olsa gerek, hiçbir şey öğrenmeden, sevmeden, sevilmeden…