Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu ve beyin takımı dün gazetemiz yazı işleri ekibini sabah kahvaltısında ağırladı, kritik New York Zirvesi öncesinde sorularımızı yanıtladı. Hemen şunu belirtmek isterim ki gerek Cumhurbaşkanımız Sayın Eroğlu gerekse de ekibinin morali oldukça yerinde.
Tüm hazırlıkları tamamlamış olmanın ve Türkiye’nin vermiş olduğu desteğin hiç kuşkusuz bu konuda önemli bir rolü var. Algıladığım kadarıyla Türk tarafı, karşı tarafın kaçış için başvurabileceği tüm yolları önceden teşhis etmiş ve bu konudaki tezlerini de üretmiş. Rum tarafının 2013 yılındaki başkanlık seçimlerine kadar bu süreci oyalayabileceği ihtimali hepimizin de bildiği üzere en kuvvetli olan senaryo… Böyle bir konunun gündeme gelmesi ve BM’nin bu duruma müsaade etmesi halinde nasıl bir yol haritası izleyeceğimizi sorduk Sayın Eroğlu’na. ‘Genel sekreteri uyardık, kendisi niyetimizi iyi biliyor. Bu işin 2011 yılının sonuna kadar bir çözüme kavuşmaması durumunda bu işin 2013 yılına bırakılmak istendiği konusundaki niyetimizi deGenel Sekretere de aktardık. Yani onlar da bunun bilincinde’ yanıtını verdi. Cumhurbaşkanımızın Özel Temsilcisi Kudret Özersay da Türk tarafının her zaman yapıcı olma yolunda adım attığını ve bu nedenle böyle bir durumda tepkisel değil önleyici bir yaklaşım göstermesi gerektiği yönündeki fikrini paylaştı. Bunun için lobicilik faaliyetlerinin yapıldığını, Güney’de bulunan yabancı ülke elçiliklerinin temsilcileriyle önemli temaslar yapıldığını belirtti. ‘Önemli ve bizi destekleyen düşüncelere sahipler’ diye de belirtti.
TÜRK TARAFI GERİ ADIM ATTI MI?
Cumhurbaşkanı Eroğlu, gerek Rum Yönetimi gerekse de ülkemizdeki siyasilerin Türk tarafının 2. Cumhurbaşkanı Talat dönemine nazaran müzakerelerde geri adım attığı yönündeki iddialarına da yanıt verdi. ‘Özellikle çapraz oy konusunda New York’ta tatlı bir önerimiz oldu’ diyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının hiçbir maddeyi geri çekmediğini sadece bu maddelerin kabul görmesi için başka yolları denediğini söyledi. ‘İkinci Cumhurbaşkanı Talat döneminde hiçbir başlık bağlanmadı’ diyen Eroğlu, kendisinin görevi devraldığı günden bu yana AB, ekonomi, iç güvenlik gibi konuların bağlandığını vurguladı. Dolayısıyla geri adım atmak diye bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
‘ADAMA SORARLAR SEN NE YAPTIN DİYE?’
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Rum Lider Hristofyas ile kapalı kapılar ardında uzun soluklu görüşmeler yaptığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, görevi devralır almaz yaptığı ilk işin Rum lidere, ‘birbirinizin kulağına fısıldadıklarınız beni bağlamaz, ben yazılı tutanaklara bakarım’ dediğini hatırlattı. Rum lider ile gerçekleştirdikleri her görüşmenin tutanak kayıtlarında yer aldığını söyleyen Eroğlu, ‘çünkü anlaştık demek ayrıdır anlaşıyoruz demek ayrıdır’ dedi. Son dönemde Rum liderin de ‘uzlaşmazlık’sıfatıyla anılmaya başladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı, kendisine uzlaşmaz denilmesini yanlış bulduğunu da söyledi. Eroğlu, ‘Böyle bir şey diyenlere o zaman ben sorarım, senin aklında madem çözüm vardı da ne yaptın 18 ay boyunca diye sorarım “diyerek sitemini dile getirmiş oldu.
‘BEN BAŞBAKAN OLSAYDIM TÜRKİYE’DEN GELEN PAKETE DİKKAT EDERDİM’
Cumhurbaşkanı Eroğlu, sorularımızı yanıtlarken ülkenin içinde bulunduğu duruma dair değerlendirmeler de yaptı. Kendisinin cumhurbaşkanlığı görevine gelmesiyle beraber gerek ülkede gerekse de Ulusal Birlik Partisi içerisinde bir otorite boşluğu doğduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, bunun olabileceğini tahmin ettiğini ama şartların Cumhurbaşkanlığına aday olmasını getirdiğini belirtti. Hükümete mesaj gönderen Eroğlu, ‘Ben başbakan olsaydım Türkiye’den gelen paketin uygulanmasına dikkat ederdim, ilk 2 yıl için köklü tedbirler alırdım ki gelecek yıllarda sıkıntılar yaşamayalım” dedi. Alınan kararlardan geri dönülmemesi gerektiğini de belirtti.
‘RUMLAR TEK BİR TÜRKİYELİ DAHİ İSTEMİYOR’: Görüşme masasında Kıbrıs Türk halkının beklentilerine yönelik görüşmeler yapması gerektiğinin farkında olduğunu tekrarlayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, ‘Gerileme sınırımızı biliyoruz’ dedi. Müzakerelerin Rum tarafının istek ve beklentileri doğrultusunda şekillenmesinin mümkün olmadığına da vurgu yapan Cumhurbaşkanı Eroğlu, ‘Rum tarafı bu topraklarda tek bir TC’li dahi istemiyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Öyle bir toprak istiyorlar ki size yaşıyacak kadar bile yer bırakmıyorlar. Bunlar kabul edilemez” dedi.
‘ANKARA İLE GÖRÜŞ BİRLİĞİNDEYİZ’: Türkiye’nin New York Zirvesi öncesinde gerek üst düzey bürokratları gerekse de kamuoyunda yaptığı açıklamalarla tam destek belirttiği Cumhurbaşkanı Eroğlu, Ankara ile ilişkilerin birbiriyle örtüşen politikalar çerçevesinde başarılı bir şekilde devam ettiğini de söyledi. Sürekli olarak Türkiye ile temaslarda bulunulduğunu belirten Eroğlu, Türkiye’nin her zaman Kıbrıs’ı desteklediğini de yineledi.
KARARIN OYBİRLİĞİ İLE GEÇMESİNİ İSTERİM’Türkiye ile imzalanan Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması’yla ilgili sorularımızı da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, anlaşmaya ‘hayır’ diyen siyasi partilere de mesaj gönderdi. ‘Ben kararın oybirliği ile geçmesini isterim çünkü bu hem Türkiye’ye hem de dünyaya farklı bir mesaj verecektir’ diyen Eroğlu, anlaşmanın imzalanma sürecindeki ‘Meclis iradesi atlandı’ yönündeki iddiaların doğruluk değeri taşımadığının herkes tarafından da görüldüğünü ve böyle bir şeyin söz konusu dahi olmadığını, herkesin anlaşmadan haberdar olduğunu söyledi.
Özetleyecek olursak; edindiğim izlenimler doğrultusunda her türlü senaryoya karşı New York’a hazırlıklı olarak giden Türk tarafının New York Zirvesi’nden bir noktalanma beklemediği anlaşılıyor. 2011 yılının sonunda çözülmesi yolunda takvim konulan müzakereler korkarım ki bu zirvede de nihayete eremeyecek. Ancak Sayın Eroğlu ve ekibi gerçekten de Rum Yönetimi’ni en azından biraz daha ılımlı davranması için karşı tarafı sıkıştırıyor. Bir çözüm olur mu olmaz mı bilemiyorum. Ancak eğer bir çözüm olursa bu gerçekten büyük bir başarı olacaktır. Eğer bir çözüm olamazsa da bundan kazançlı çıkacak olan yine Türk tarafı olacaktır. Nitekim Türk tarafı, ‘olmazsa olmazları ve kırmızı hatlarına’ hiçbir şekilde müdahale ettirmeyecek, topraklarından da, bu coğrafyadaki haklarından da feragat etmeyecektir. Sizce tüm bunlar başlı başına bir kazanım değil midir?