Bir ülkede bir yasayı, bir uygulamayı, bir icraatı protesto eden herkes devlet düşmanı ya da örgüt üyesi olur mu?
Kaldı ki yasadışı bir eylemde bulunmadığı sürece isteyen devlete karşı da olur, hükümete düşman da olur, örgüt üyesi de olur.
Avrupa Birliği’ne giriyoruz, reformlar yapıyoruz, ezber bozuyoruz, tabuları yıkıyoruz derken en büyük tabular gelip karşımıza dikiliyor.
Eskiden “sözde özgürlük” vardı, şimdi o da kalmadı. Artık “söz” söyleyen de tehdit altında.
Gazeteci, yazar “işinin tam da gereğini” yapıyor, soru soruyor, eleştiriyor, “işine bak” fırçası geliyor. İşinden atılıyor. Hakkında dava açılıyor. Hapse tıkılıyor.
Geri kalan da topyekûn yaftalanıp azarlanıyor.
***
Gazeteci, yazar bir tarafa, artık Twitter’da yazdıklarınız da başınıza dert açıyor.
Geçenlerde bir yazarın Twitter’da yazdıkları yüzünden işten atıldığını okuduk. Derken bir başkası, özel bir üniversitedeki işinden olmuş.
Fazıl Say’a Twitter’da paylaştığı dörtlük yüzünden dava açılmış.
Bir zamanlar herkes, “paşam mı yazsak, sayın komutan mı desek” diye uzun uzun düşünmeye alışmıştı, şimdi durum bunu da geçti anlaşılan.
Hele bir de devletle, belediyeyle filan ilgili bir işte çalışıyorsan kolaysa sesin çıksın. Artık kovulmanın bile keyfi kaçtı. SMS’le kovuluyorsun.
***
Hak ve özgürlükler adına reformlar yapılan bir ülkede herkes ne söyleyeceğini tartarak mı konuşur?
Bir hükümet, herhangi bir alanda büyük bir değişiklik yapıyorsa, o konuyla hem de doğrudan ilgili insanların görüşlerini söylemesi, içlerinden bazılarının itiraz etmesi, protestoda bulunması nasıl bir rejimde suç sayılabilir?
Öğrenci eylem yaparsa okuldan at, işçi yaparsa işten at.
Herhangi bir eyleme kalkışana biber gazı sık, copla saldır, dağıt. Kadın, çocuk, yaşlı bile olsalar hem de...
Avukatların bile hakkında suç duyurularının ardı ardına gelmeye başlaması, hapisteki milletvekilleri konusu orta yerde dururken Meclis’tekilere fezleke çıkartılması herhalde özgürlükçü demokrasiye doğru gittiğimizi göstermiyor.(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)