Dış politikamız ve iç politikamız Suriye üzerinden iç içe geçmiş durumda.
- ABD ve AB Suriye’de Esad’ı, Baas rejimini göndermek istiyor.
- Yerine Sünni Müslüman Kardeşler’in iktidarı isteniyor.
- Müslüman Kardeşler iktidara gelmenin yolunun, “Batı ile işbirliğinden geçtiğini gördü”, politikasını şimdilik değiştirdi. ABD, İngiltere ve İsrail tarafından destekleniyorlar.
- Suriye’de Esad’ın (ve Baas’ın) iktidardan uzaklaştırılması S. Arabistan ve Katar tarafından destekleniyor. “Müslüman Kardeşler’in iktidarı konusunda kafaları biraz karışık”; ancak MK’yi “ehveni şer” olarak görüyorlar. Çünkü işin ucunda “İran faktörü” var.
- Irak’taki Şii, Sünni ve Kürt kavgasının Suriye’ye yansımaları söz konusu. Bağdat bölünmüş durumda; Şii kanat Esad’a yakın. Kürdistan ile birleşmek isteyenler ile MK, ABD ve AB ile işbirliği içindeler.
- Rusya ve İran, Esad (ve Şiilere) destek veriyorlar.
Ve Ankara’nın tutumu:
Bu karmaşık fotoğraf içinde Ankara hükümeti seçeneğini belirlemiş;
- Sünni MK’nin iktidarını destekliyor,
- Yalnız Türkiye’nin iç dengeleri açısından değil ABD ile angajmanlar da bunu zorunlu kılıyor.
Ancak Ankara açısından Türkiye’deki ilgili kamuoyunun anlamakta zorlandığı bir şey var; “Hükümet Suriye konusunda neden bu kadar öne çıkıp iktisadi ve siyasi riskler üsleniyor?”
Henüz kamuoyuna yansımamış “dışsallıklar mı söz konusu”? Kürdistan konusunda “büyük bedelin yalnız Irak’a değil Suriye’ye de ödetilmesi” gibi. Ya da Güneydoğu’daki sınır değişikliklerine karşılık Suriye’de Türkiye lehine yeni gelişmeler mi düşünülüyor?
Eğer böyle bir hesap varsa Kıbrıs (KKTC) da bu hesapların bir parçası olmak durumundadır. Çünkü küresel güçler açısından Doğu Akdeniz’in stratejik önemi iyice arttı.
Fedakârlık listesinin içine KKTC de katılmak istenecektir.
Bölgede paylaşım hesapları yapılan yalnız Irak ve Suriye değildir; Kıbrıs Adası da ABD, AB ve Rusya arasında yavaş yavaş paylaşılmaktadır.
Bugün Rumlar, AB’nin dönem başkanı bile yapılmıştır. Ada AB’nin bir parçası olmuştur. ABD ve İngiliz üsleri adada egemendir; Rum tarafında yerleşik Rusların (ve şirketlerinin) sayısı son yıllarda hızla artmış bulunuyor.
Yalnız ABD ve AB değil Rusya da adada fiili etkinliğini artırıyor. Ayrıca Rusya’nın, “Kıbrıs’ın yanı başındaki Suriye topraklarında deniz üssü bulunmaktadır.”
Suriye açmazı (ve çıkmazı) Batı, Rusya, İran ve Türkiye açısından “küresel çıkar çatışmalarına göre kitlenmiş görünüyor”.
Eğer Türkiye’ye, “Batı tarafından henüz bilmediğimiz bazı ödünler verilmesi söz konusu değilse”, Türkiye kendi topuğuna kurşun sıkan kabadayı konumuna gelecektir.
Özal dönemindeki Körfez krizinde, Özal’ın kafasında “Kerkük beklentisinin” yattığı, yakın çevresindekiler tarafından ifade edilmiştir. Ancak bu modelin “Kürdistan projesine ters düşmesi”, Özal’ın hesaplarını altüst etmiştir.
Bugün Kürdistan hesapları karşısında Ankara’nın artıları ve eksileri masanın üzerinde ve altında tartışılmaktadır.
Masanın altındakilerin masanın üstündekileri fersah fersah geçmiş olması toplumda rahatsızlık yaratmaktadır.
Küresel paylaşım kavgaları ile içerdeki yeniden yapılanma hareketleri fazlaca örtüşmeye başlamış bulunuyor.
Ankara hükümeti için de Suriye meselesi, bir dış politika meselesi olmaktan çok daha ötede, kendi bölgesel meşruiyetini kabul ettirip ettirememe sorunu haline gelmiştir.
Hem iç hem de dış dinamikler açısından…
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)