Hrant Dink davasından çıkan karar, pek çoğumuzun içine sinmedi. Bu konu, dindar kesimin içinden çıkmış, muhafazakar medya organlarında yazıp söyleyen pek çok kalemin adalet ve hakkaniyet duygusunu yaraladı, vicdanlarını rencide etti. Bizlere emanet edilmiş olan köşelerden okudunuz, okuduk. En azından, haksız yere bir insanı öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek gibi olduğunu, bu konuda hiçbir istisna ve herhangi bir ruhsat olmadığını bilenler için, bu böyleydi...
Hele ki, içindeki endişeyi bir güvercin tedirginliğiyle özdeşleştirebilecek, \"Evet, bu topraklarda gözümüz var, ama altında yatabilmek için\" diyebilecek kadar geniş gönüllü bir insandı sözkonusu olan... Dolayısıyla mahkemeden çıkan o karar, bir din gününün olduğuna, o gün yapıcıların yaptıklarından dolayı hesaba ve sigaya çekileceğine; insanları kötülükten eliyle, diliyle ve kalbiyle men etmek zarureti ve sorumluluğunun kendine Müslüman diyenin nefsinin sırtına yüklenmiş olduğuna inananlar için, bir yürek burgusuna dönüştü.
En azından bendeniz bu cinayeti, bu şekilde \"hissettim\". Dolayısıyla, ne \"Bu davaya dindarlar sahip çıkmadığı için, Hrant\'ı savunmak, kendilerine O\'nun arkadaşı olma payesi biçen Ergenekonculara kaldı\" gibi oportunist bir argümanla, ne \"Batılı ülkeler nezdinde kötü görüntü veriyoruz\" gibi pragmatik bir nedenle, ne \"Osmanlı bakiyesini sırtlanmış bir topluma, azınlık katilliği yakışmaz\" gibi etnik-tarihsel bir ivmeyle, ne de \"dost, arkadaş, tanıdık\" kontenjanı gerekçesiyle, hareket etmedim. Pek çok dindar aydın da etmedi.
Önce Müslüman, sonra bir insan olarak, bu karar haksızdır, yanlıştır, adaletsiz ve eksiklidir dedim. Dedik... Dedik ama genellikle bu \"deyişler\" bireysel hareket alanlarıyla sınırlı kaldığı; köşelerde, TV ekranlarında ifade edilse de, sonuç itibariyle tekil birer çabadan ibaret olduğu için, kamuoyunda \"muhafazakar kesim Hrant\'a sahip çıkmadı\" algısının oluşmasına yol açtı.
Oysa değil... Aşağıda metnini okuyacağınız adalet talebinin altında kendine muhafazakar, dindar diyen onlarca önemli ismin imzası var... Bendenizin de yukarıda saydığım gerekçeyle çağırıcıları arasında yeraldığım bu metni okuyun ve imzalayın isterim:
\"BİZ BU DAVANIN TABİİ TARAFIYIZ
YENİDEN, HUKUKA UYGUN, KAPSAMLI VE SAHİCİ BİR YARGILAMA İÇİN ÇALIŞACAĞIZ
Hrant Dink\'in katledilmesinin üzerinden beş yıl geçti.
Ancak aradan geçen onca yıl boyunca, bu cinayetin bütün boyutlarıyla aydınlatılması için gerekli irade oluşmadı. Varlığı herkes tarafından bilinen derin fail ortaya çıkarılmadı. İlk günden itibaren, adaletin tahakkukunu önlemeye yönelik kolektif bir bürokratik direnç sergilendi. Bu cinayetin aynı zamanda kendisini de hedef aldığı siyasi irade ise bu direnci kırmak ve adil yargılamanın gerçekleşmesini sağlamak için gereken iradeyi ortaya koyamadı. Kısacası bu cinayeti gerçekleştiren örgüt, yapı ve işleyiş ortaya çıkarılıp cezalandırılamadı, hak yerini bulmadı.
Adaletin yerini bulmasını bekleyen bizler, bu tablo karşısında derin bir hayal kırıklığı içindeyiz.
\"Hak\" söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabiî ve zaruri tarafıdırlar.
\"Bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş\" gibi olduğuna inananlar, her durumda adaleti üstün tutmak ve hakikatin şahitliğini yapmakla yükümlü olanlar, bu aleni haksızlık karşısında da susamazlar ve inançları gereği müdahil olmak zorunda oldukları bir davaya kayıtsız kalamazlar.
Müslümanların adaletten yana ağırlık oluşturması ve bu davanın hukuka uygun bir şekilde sonuçlanması için ihtiyaç duyulan desteği sağlaması, adaletin tahakkuku bakımından hayati bir önem taşımaktadır.
İslami hassasiyet sahibi tüm kişi ve kuruluşları kendi davalarına sahip çıkmaya, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve heba edilen beş yılın ardından, kapsamlı ve sahici bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için her kesimden vicdan sahibi insanlarla beraber daha aktif bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz.\"
İmza atmak için adres de şu: http://www.adalettalebimizvar.com
Hadi bakalım.
(Yeni Şafak)