Özellikle Avrupa’da yaşayan gurbetçilerden bahsedeceğim bu yazıda…
Sayıları 6 milyonun çok üzerinde seyreden; ne ilginçtir ki büyük çoğunluğu Türk vatandaşlığından vazgeçmiş soydaşlarımızdan…
Bu insanlarla genellikle yaz tatillerinde yüzgöz oluyoruz …
Karşılaştığımız her yeni yılda, bana mı öyle geliyor bilmiyorum; çoğunun bize daha bir yabancılaşmış olduğunu görüyorum…
Konuştukları sözlerin yarısı, yaşadıkları ülkelerin dillerine ait kelimelerden oluşuyor…
Haliyle iletişim kurmak kolay olmuyor…
Birbirimizi doğru bir şekilde anlamamız zorlaşıyor…
Bunu kasıtlı mı yapıyorlar diye araştırayım dedim.
Ortaya çok ilginç sonuçlar çıktı…
Başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya nüfus göçü 1960 darbesinden sonra başladı… Bu bir hükumet politikasıydı…
Yeni iktidar, Avrupa’ya yapılan göçü Türkiye’deki işsizliği azaltmanın önemli bir yolu olarak gördü…
Onların gurbette kazanıp, ülkeye getirecekleri dövizin hayalini kurdu.
Avrupa’ya çalışmaya giden işçiler, aynı zamanda, batılılaşma hedefi doğrultusunda batı kültürünün taşıyıcısı olacaklardı…
Konu bu sebeplerle çok önemsendi ve devlet politikası haline dönüştürüldü…
Fakat bizim devlet politikası yaptığımız bir çok konu gibi, göç konusu da sahipsiz kaldı… Gerektiği şekilde yönetilemedi…
Bugün “üçüncü kuşak” diye nitelendirdiğimiz, Avrupa’da doğup, orada yetişen nesil yozlaşmada tavan yapmış durumda…
Konuştukları dil bunun en bariz göstergesi…
Mevzu ilgililerin ve yetkililerin umurunda mı bilmiyorum…
Ama gördüğüm şu:
O insanlar artık bize benzemiyor… Gittikçe bizden uzaklaşıyor… Bizim gibi düşünmüyor, bizim gibi konuşmuyor, hadiselere bizim taraftan bakamıyor…
Ülkemizde döviz kurunun yükselmesi, bu gurbetçilerimiz dahil, cebinde döviz olanları iyice zenginleştirdi. Ellerindeki parayla önceden bir tane alırken, şimdi 3-5 tane alabilir duruma geldiler… Türkiye’deki satın alma güçleri çok arttı…
Maalesef sorumsuz bir şekilde yaptıkları harcamalarla, şu kriz döneminde, başta inşaat ve emlak sektörü olmak üzere tüm piyasanın dengesini bozdular…
Empati yapıp, bu basit gerçeği göremediler… Gurbetçinin ülkeye soktuğu döviz, ayaklarımıza sıktığımız mermiye dönüştü!...
Bu yetmezmiş gibi, döviz terazisinin diğer kefesinde, hayat mücadelesi içinde can çekişen kardeşini nankörlükle suçluyorlar!..
Etrafta şımarık ve arsız bir şekilde para harcıyorlar…
Kimse alınmasın, kimse gücenmesin…
Türk Dili uzmanlarından Beytullah Bekar hocamızın, Almanya’da yaşayan Türkler üzerinde bilimsel bir araştırması var.
Bu araştırmasında o gençlere, “hangi dilde rüya görüyorsunuz?” diye sormuş…
Cevap olarak; yüzde 99 Almanca, yüzde 1 Türkçe sonucuna ulaşmış!...
Demek oluyor ki, bilinçaltlarına bile Almanya hakim olmuş durumda!...
Çifte vatandaşlığa izin verilmediği için, oralarda doğan her yeni çocuktan sadece 6’da biri Türk vatandaşlığını tercih eder noktaya gelmiş…
Almanya’da 3.5 milyon Türk var diyoruz ama; bunların yarıdan çoğu şu anda Alman vatandaşı…
Yine Mustafa Yağbasan hocanın yaptığı bir araştırmadan kesitler vereyim:
Almanya’daki Türklere, “Türkiye hükümetleri sorunlarınızla yeterince ilgilenip çözüm üretiyor mu?” diye sorulmuş… Verilen cevaplarda, %5’i ilgilendiklerini, % 23.3’ü kısmen ilgilendiklerini ve % 62.1’i hiç ilgilenmediklerini belirtmişler…
Çok enteresan…
Yurda geldiklerinde yarı yabancı, yarı Türkçe konuşmaktan haz alan bu insanlara güven notu hızla düşüyor…
Bir başka araştırmacı Cemal Yıldız’ın çalışmasında da; “Türkçe dersleri dışında Türkçe konuşmak istemiyorum” seçeneğine, son nesil gurbetçiler, % 27,4’ü kısmen katılıyorum ve % 54,7’si katılıyorum cevabını vermiş…
“Türkçe öğrenmekten hoşlanmıyorum” seçeneğine % 23,1’i kısmen katılıyorum ve % 57,2’si katılıyorum cevabını vermiş…
Türkçe ve Türk Kültürü dersini tercih oranı %37’lere düşmüş…
Türkiye’yi ana vatan, Türk Milletini de yüceltilecek bir ulus olarak göremeyen gurbetçinin yanımızda yeri olamaz…
Biz zaten böyle düşünüyoruz diyenler de; bunu yarım yamalak konuştukları Türkçe ile değil, davranış ve eylemleriyle göstermelidir…
Başka dillerin fonetiğine kendini mahkum edenlerin; Türkçeyi yarım dil haline dönüştürenlerin Türk gibi düşünmesi mümkün değildir…
Öyle insanların kültürü de “Türk Kültürü” olamaz zaten…
Kendi deyimleriyle, olsa olsa, “misch kültürü” olur..