Bizde davaların akıbetinde, medya platformundaki yargılamaların önemli etkisi olduğu kuşkusuz.

Evet, bir mahkeme yargılaması var, bir de medya yargılaması.

Mesela, medya yargılamasında bir dava, "Poşu davası" haline getirilip, verilen cezaların korkunçluğu empoze edilebilir. Medyada Deniz Gezmiş güzellemesi, silahlı sol hareketin öncülerini, idol haline getirebilir.

Medya sessizliği ile Başbağlar uyutulabilir.

Medyada Mustafa Balbay, Tuncay Özkan lobisi ile tecrit uygulaması günlerce gündemde tutulur ama Salih Mirzabeyoğlu'nun yıllardır hücre mahkûmiyetinden bahseden çıkmaz. Medyaya göre falancanın cezası çoktur, falancanınki azdır.

Yine medyada, Sivas davasında, Maraş davasında verilen ömür boyu hapisler bile az bulunur, mahkeme sürecindeki çarpıklıklar gün yüzü görmez.

Sivas davasının idamları

Vakit gazetesi, iki gündür Sivas davasındaki çarpıklıkları manşet yapıyor.

Pazartesi günkü manşet, "Fotoğraftan idam kararı" şeklindeydi. Dünkü manşette ise "Slogan uydurup, idam verdiler" ifadesi vardı.

"Fotoğraftan idam kararı" haberi, sanık avukatı Cüneyt Toraman'ın verdiği bilgiye dayanıyordu. Buna göre, müşteki avukatları mahkemede sanıkların diziliş fotoğraflarını çekmişler, bunu tanıklara göstermişler ve tanıklar da, "şunları şunları şurada gördük" diye ifade vermişlerdi.

Oysa ileriki duruşmalarda sanık avukatları, mahkemeye başvurarak, sanıkların mahkemede diziliş şeklini değiştirmişler ve yeniden teşhis edilmelerini istemişlerdi.

Bu safhada ise tanıklar, önceden teşhis ettikleri kişileri tanıyamamışlardı. Böylece "güdümlü tanıklık" olayı ortaya çıkmıştı.

"Slogan uydurup, idam verdiler" haberi, daha vahim bir durumu ortaya koymaktaydı. İddiaya göre Av. Şenal Saruhan, davanın Yargıtay safhasında bir dilekçe vermiş ve sanıkların "Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak" şeklinde slogan attıklarını iddia etmişti.

Gariptir, Yargıtay hiçbir zabıtta yer almayan bu iddiayı gerçek kabul edip, davayı "Cumhuriyeti yıkmaya teşebbüs" haline dönüştürüp, idam çıkmasına yol açmıştı.

Ortada nereden bakılırsa bakılsın son derece vahim bir durum var ve bunu, bir tek gazete dile getiriyor.

Eminim bu mesele, üç-beş gazetede daha manşet olsa, birkaç TV kanalında ana habere konu yapılsa, birkaç tartışma programında gündem haline gelse, Sivas davası yeniden görüşülecek, değilse idamlıklar, müebbetlikler yedikleri ceza ile kalacaklar.

Tıpkı Mirzabeyoğlu gibi.

Ya Maraş davası?

Maraş davası bundan farklı değil.

Maraşlılar inanıyor ki, o dönemde, uydurma tanıklıklarla insanlar ömür boyu hapse mahkûm edildiler.
Peki kim gündeme getirecek Maraş davasını yeniden?

Maraş davasının mağdurlarının çektiği acıları kim ödeyecek?

Maraş'ta ki tarih 1978'dir. 1 Mayıs 1977'de nasıl silahlandıklarını artık bildiğimiz sol grupların hiçbir silahlı eylemi olmadı mı, kim soracak bunu?

Mustazaf-Der kapatıldı. Hiçbirimiz neden kapatıldı diye sorduk mu?

Değil mi ki onlar Hizbullah'ın devamı idiler, bundan sonra onlarla ilgili her şey, yargısız infazla mahkûm edilebilirdi.

Adamlar, çocukları futbol maçına götürmüşler, bu davada, örgüt işi olarak değerlendirilip suç haline getirilmiş. Poşu'dan ne farkı var? Peki neden poşu gündemde de, Mustazaf-Der gündemde değil?

1 Mayıs 1977 olayı...

Bir ara Nokta dergisinde gündeme getirilmiş. Ama yankı bulmadığı için kapanmış. Bu yıl, medya daha geniş ölçüde ele aldı, işin bütün boyutları ortaya döküldü.

Maalesef adaletin medyanın insafına, insafsızlığına ya da duyarsızlığına kaldığı gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Allah'tan ki medyada göreceli bir dengelenme var da adalet ümidi bütünüyle medya insafına kalmıyor.

(BUGÜN)