Kutuplaşma meselesinin, bir Beyaz Türk sloganından, dayatmasından başka toplumsal karşılığı yok. Yıllardır her seçim öncesi yaşanan yüksek tansiyonu ve gerginliği "Kutuplaşma" olarak okumak, artık bir dayatma haline geldi.
Bu kutuplaşmanın veya gerilimin tek taraflı olduğuna inandırmak istiyorlar toplumu.
Adı üstüne bir kutup varsa karşı kutup da vardır. Tek taraflı bir kutuplaşma olmaz.
Aslında devlet dönüştükçe çok seslilik artıyor. En küçük kitlenin bile sesi eskisinden fazla çıkınca, bunu gerilim veya kutuplaşma olarak görenler var.
Devlet eskiden olduğu gibi başörtülüyü yok saymıyor.
İmam Hatipliyi öcü görmüyor.
Meslek liseliyi dışlamıyor.
Kürdü inkar ve asimile etmiyor, dilini yasaklamıyor.
Aleviyi imha etmiyor.
Azınlığa mülkünü geri veriyor. Ermenilere başsağlığı diliyor.
Dolayısıyla televizyonlarda, sokakta ve devlet dairelerinde bugüne kadar yok sayılanlar "görünür" olmaya başlıyor. Bu durumdan ürken bazı makbul "vatandaşlar" ise rahatsız oluyor diye ortalığı yakıp yıkmanın anlamı yok.
Meseleye biraz da 30 Mart seçim sonuçları üzerinden bakıldığında fotoğraf daha da netleşiyor. Aslında Türkiye'deki çoğulculuğu temsil eden partinin AK Parti olduğunu görüyoruz.
Çünkü 7 bölgeden ve 80 vilayetten yüklü miktarda oy alabilen tek parti AK Parti. Dersim hariç her şehirde potaya giriyor AK Parti. Karadeniz'de de, İç Anadolu'da da, Güneydoğu'da da, Ege'de de AK Parti yüksek oy alabiliyor.
Buna karşın CHP'nin, kıyı bölgelerine ve Trakya'yı sıkışmış bir "kutup" partisi olduğunu görüyoruz. MHP'den aday, cemaat'ten destek devşirmesine rağmen "kutup" partisi olmaktan
kurtulamayan CHP bunun hesabını kendi seçmenine vermeyecek mi?
Aynı şekilde İç Anadolu'daki ve Akdeniz'deki bir iki ilden başka varlığı hissedilmeyen MHP de bir "kutup" partisi değil mi?
MHP'nin ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir'de oylarını CHP'ye kaptırıp yüzde 2-3 civarında oy
almasını da sorgulaması gerekiyor. Hele İstanbul'da Sırrı S. Önder'in tek başına MHP'den fazla oy alması, Ankara ve İzmir'de MHP'nin yüzde 2'lerde kalması garip değil midir?
BDP'yi söylemeye gerek bile yok. BDP kendi 'kutup'undan hiç dışarı çıkamadı zaten.
Batı'da "Türkiye partisi" olmak için HDP adı altında seçime giren BDP'yi İstanbul'da "Gezicilerin oylarıyla tulum çıkaracak" denen Sırrı S. Önder de kurtaramadı.
Sürekli AK Parti'yi ve Başbakan Erdoğan karşıtlığını siyaset zanneden muhalefetin çok basit bir gerçeği görmesinin zamanı gelmedi mi?
Onlar Başbakan'a hakaret ettikçe, millet Erdoğan'a sahip çıkıyor ve AK Parti'nin oyları artıyor diğer partiler kaybediyor. Haşim Kılıç'ın AYM açılış konuşması sonrasında da gördük ki AYM ve Haşim Kılıç da kaybedenler arasına girdi.
(Aktüel'den)